20.YÜZYIL FELSEFESİ VE TEMEL ÖZELLİKLERİ:
1) Bu yüzyıl felsefesinin çıkış noktası; Kant’tır. 20. yüzyıl felsefelerinin çoğu Kant’la hesaplaşmaya girişir. Kant’ın gerçekliğin bilgisiyle ilgili görüşleri ve yalnızca akla dayanan metafiziğinin eleştirisi bu yüzyılın dönüm noktası olmuştur.
2) Deneyciliğin etkili olduğu dönemdir. Bu anlayışa göre, gerçekliğin ancak deney yoluyla bir bilgisi olur ve bilgiyi de doğa bilimleri sağlar. Bu nedenle, felsefenin araştırmaları ve konusu “mantık ve bilim kuramı” ile sınırlanmalıdır.
3) Bilim ve teknolojinin gelişmesiyle ortaya çıkar. Kültür bunalımı denen sorunu ortaya çıkarmıştır. Bu nedenle din, ahlak, sanat, toplum gibi kültür alanlarını temellendirme çalışmalarına gidilmiştir.
4)20. yüzyıl felsefesi, ayrımlaşma ve uzmanlaşmayı beraberinde getirmiştir. Geçmişte felsefe, tüm alanları kuşatırken; 20. yüzyılda bu alanlar tek tek bilimlerin bağımsızlığını kazanmasıyla ayrımlaşmıştır.
5) 20. yüzyılda insanın varlığı doğru kavrayabilme yeterliliğine ve gücünün olduğuna inanılmaktadır. Nesnel gerçeklik yaygınlık kazanmıştır. 20. yüzyılda ilgi, insanın varlığı üzerine çevrilmiştir. Çağdaş felsefe, insanın gerçek varlığına kendinden önce gelen felsefelerden daha çok yakındır.
1) MANTIKÇI POZİTİVİZM (Analitik Felsefe) ve WİTTENGENSTEİN (1889 – 1951):
Mantıkçı pozitivistlere göre matematik ve mantık ile doğru olarak tanımlanamayan, deney ve gözlem ile doğrulanamayan her bilgi; değersiz, boş laftan başka bir şey değildir. Bilim sadece açık, mantıklı veya akılsal değil; duyu deneyimi ile de incelenebilir ve kanıtlanabilir olandır. Metafizik, bilimin ve felsefenin konusu olamaz. Çünkü metafizik, açık ve mantıklı değildir.
2) EGZİSTANSİYALİZM (Varoluşçuluk) ve SARTRE (1905 – 1980):
20. yüzyılda gelişen ve gençlik üzerinde oldukça etkili olan bir akımdır. Geleneksel inanç ve değerlerin yitirilmesiyle insanlar kendilerini boşlukta hissetmeye başlamıştır. Bu durum; yitirilmiş ve boşlukta bırakılmış gördüğü her şey karşısında, bireyin kendi içine dönmesi ve onu boşluktan kurtaracak değerleri kendinde arama düşüncesine itmiştir. Bu yaklaşıma göre var oluş, özden önce gelir. İnsan, kendisini ne yaparsa o olur.
3)FENOMENOLOJİ (Görünen Özbilim) ve E. HUSSERL (1859 -1938):
Fenomen, kelime anlamı olarak “Görünen” demektir. Kurucusu Edmund Husserl’dir, Kant’tan etkilenmiştir. Diğer temsilcisi Max Scheler’dir. Husserl, felsefeyi kesin bilim haline getirmek istemiştir. Ona göre felsefenin görevi, özlerin niteliğini ve işlevlerini araştırmaktır. Bu öze ulaşılmak için yapılan çalışmalara “fenomenoloji” adını verir. Ona göre fenomenoloji “bir felsefi sistemi değil, olayın özüne ulaşmak için kullanılan bir yöntemdir.
4) PRAGMATİZM (Faydacılık) ve W. JAMES (1842 – 1910):
Pragmatizm, bir hayat felsefesidir. Çünkü pragmatizm, her şeyi insana göre değerlendirir. Bu nedenle bazıları pragmatizme hümanizm dahi demiştir. Pragmatizm’in Amerika’da ortaya çıkması rastlantısal değildir. Çünkü Amerika’da teorik ve akademik araştırmalardan daha çok, her şeyde fayda ve işe yararlılık önemli yer tutar.