Osmanlı padişahlarının on yedincisi ve İslam halifelerinin seksen ikincisi olup İstanbul'da doğan IV. Murad'ın doğum tarihi tam olarak bilinmese de bazı kaynaklarda 9, bazılarında 27 Temmuz 1612 olarak geçmektedir. Babası I. Ahmed Han, annesi ise Mahpeyker (Kösem) Sultan'dır.
Çocuk Yaşta Padişah
Amcası I. Mustafa’nın akli dengesi yerinde olmadığı için tahttan indirilmesiyle henüz çok küçük yaşta olmasına rağmen annesi Kösem Sultan'ın tesiriyle tahta çıktı. 1623 yılında sultan olan IV.Murad, saltanatının ilk zamanlarında yaşının da getirisi ile annesinin etkisi altında kaldı. 9 yıl boyunca devrin olaylarında herhangi bir tesiri olmadı fakat Tahta geçtiğinde, iç ve dış işlerdeki karışıklıklar devam ediyordu. İdari işler karışık olduğundan, Yeniçeri ve Sipahi askerleri zorbalığa baş vuruyorlardı. Vasi durumunda olan annesi Mahpeyker Kösem Sultan'ın yardımı ile iş başına kıymetli devlet adamları ve kumandanlar getirerek, ortalığı düzeltti.
İstanbul’daki otorite boşluğu taşradaki idarecilerin kendi başlarına hareket etmesine yol açtığı gibi katledilen Sultan Osman’ın kanını dava etme iddiasıyla ortaya çıkan Erzurum ve çevresini hakimiyeti altına alan Abaza Paşa ciddi problemler oluşturdu.
1624 yılında Bağdat Safevilerin eline geçti ancak geri almak IV. Murad’ın ilk hedefiydi. Bağdat’a gönderdiği paşa uzun çarpışmalar sonucunda bir şey elde edemedi fakat diğer taraftan Abaza Paşa teslim oldu ve padişahtan af diledi. 1630 yılında çıkılan ikinci Bağdat Seferi’nden de bir sonuç alınamadı.
IV. Murad’ın saltanatının bu döneminde Avrupa "Otuzyıl Savaşları"nın buhranı içindeydi ve mezhep problemleri Osmanlı topraklarında da kendini gösteriyordu. Aynı zamanda ülke içindeki asayişsizlik had safhaya ulaşmıştı ve sonunda IV. Murat kendi otoritesini kurmak için harekete geçti. Öncelikli olarak zorbalaşan devlet adamlarını bertaraf etti, bunun için sert yöntemlere başvursada bu tavırları ile ancak emniyet ve asayiş sağlanabildi.
1623 yılında şehrin beşte birini kül eden yangına Cibalikapısı dışındaki bir gemi kalafatçısının sebebiyet verdiği bilinmektedir. Kaynaklarda telafisi imkansız bir zarara uğranıldığı belirtilirken, pek çok ulema ve eşrafın konaklarındaki yazma eserlerin mahvolduğu en acı durumlardan biridir. Bu yangın birçok dedikoduya, bilhassa kahvehanelerde ileri geri konuşmalara yol açtığından kahve ve tütünü haram sayan Kadızade Mehmet Efendi’nin teşvikiyle IV. Murad kahvehaneleri yeni bir yangın çıkar bahanesiyle yıktırıp yerlerine bekarlara, debbağ ve nalbantlara mahsus odalar yaptırdı ve tütünü yasakladı. 1634 yılına gelindiğinde ise İran Seferi’ne çıkmadan önce meyhaneleri yıktırarak, kahve ve tütünden sonra içkiyi de yasakladı. Bunun yanında IV. Murad, Osmanlı tarihinde daha önce görülmemiş olan ve kendisinden sonra nadir rastlanan şeyhülislam katline neden olan ilk padişah olmuştur.
SEFERLERİ
İRAN SEFERLERİ
Sultan Dördüncü Murad tahta geçtiğinde ülkede siyasi ve ekonomik sorunlar çok ağırlaşmış, Anadolu'da ve Rumeli'de isyancılar etkin duruma geçmişti. Bu dönemde Bağdat valisi Yusuf Paşa idi. Ancak bu bölgenin idaresi zenginliği ile ünlü Subaşı Bekir'in elindeydi. İdareyi zorla ele geçirmeye çalışan Subaşı Bekir ve Abaza Mehmed Paşa ayaklandı. Vali olmak istediğini bildiren Bekir Subaşı'ya Osmanlı Devleti vali olduğuna ilişkin emirnameyi gönderdi. Safevi Devleti'nden de daha önce yardım isteyen Bekir Subaşı, Osmanlı Devleti tarafından vali atanınca kendisine yardım etmek amacıyla çağırdığı İran askerlerini kovdu. Bu durumdan yararlanmaya çalışan Şah Abbas, 1624 yılında Bağdat'ı işgal etti.
17 yıl sürecek savaş başladığında Sultan IV. Murad daha çocuk yaşlardaydı. Bu sebeple savaşın ilk yıllarında İran büyük başarılar elde etti. Sultan IV. Murad, ilerleyen yıllarda iç isyanları nispeten kontrol altına aldı ve saray içinde düzenlemeler yaptı. İran meselesine de büyük önem veriyordu. Sultan IV. Murad, Revan Seferi'ne çıkma kararı aldı ve Üsküdar'daki ordugaha geçti. Öteden beri bozulmuş olan sefer düzenini tekrar eski haline döndürmek için çok dikkatli davranıyor, askerin kanunsuz hiçbir hareketini hoş karşılamıyor, anında cezasını veriyordu.
Sefere çıkan Sultan IV. Murad, Konya'da bulunan Mevlana Celalleddin-i Rumi'nin türbesini ziyaret etti. Bayburt'a geldiğinde Sadrazam tarafında karşılandı. Sultan IV. Murad, Erzurum'da 30 bin asker bıraktıktan sonra 100 bin askerle Revan üzerine yürüdü. İran ordusu hızla geri çekilmeye başlamıştı. Revan'ı geri alan Osmanlı kuvvetleri, Aras Nehri boyunca ilerleyerek, Eylül 1635'de 32 yıl önce İran'ın eline geçen Tebriz'i geri aldı. Bu fetih Tebriz'in Osmanlılarca altıncı fethedilişi idi. Ancak kış mevsimine girilmesi ve Sultan'ın hastalığı dolayısıyla İstanbul'a geri dönüldü. Bundan yararlanan İran bölgede yeni işgallere başladı.
BAĞDAT SEFERİ
Sultan IV. Murad, İran'ın doğuda yeni işgallere başlaması ve bin bir güçlükle geri alınan Revan'ın kaybedilmesi üzerine, yeniden Bağdat Seferi'ne çıkmaya karar verdi. Osmanlı ordusu İstanbul'dan hareketinin yüz doksan yedinci günü olan 16 Kasım 1638'de Bağdat önlerine geldi. Bağdat kalesi otuz yedi gün boyunca kuşatıldı ve kahramanca çarpışmalar yapıldı. Sultan IV. Murad, genel saldırıya geçilmesine karar verdi. Sabah erkenden başlayan hücum sonunda kale teslim oldu.
Yapılan Kasr-ı Şirin Antlaşması'yla Azerbaycan ve Revan Safevilerde, Bağdat Osmanlılarda kaldı. İki ülke arasındaki Zagros dağları sınır kabul edildi. Bugünkü Türk-İran sınırı büyük ölçüde bu antlaşmayla çizilen sınır esasına dayanır. Bu antlaşmayla on dört sene on bir ay önce bir ihanet sebebiyle Safevilere geçen Bağdat, artık kesin olarak Osmanlı İdaresine geçti. Sultan Dördüncü Murad bu zaferden sonra Bağdat Fatihi diye anıldı.
LEHİSTAN SEFERİ
Osmanlıların içte ve dışta uğraşmak zorunda kaldığı meseleler ve Özellikle İran Savaşları Kırım'ı ve Lehistan'ı da etkilemişti. Sultan Dördüncü Murad Kırım'da oluşan siyasi dalgalanmaları ve karışıklıkları önlemek istiyordu. Rus ve Lehlerden yardım gören kardeşlerini ortadan kaldıran Canbey Giray'ı 1628'de hanlığa getiren Sultan IV. Murad, Kırım'da Osmanlı hakimiyetini kuvvetlendirdi.
Lehistan'da barınan kazaklar Osmanlı topraklarına saldırıyor, Lehliler de buna göz yumuyordu. 1630 yılında antlaşmalar yenilenmiş, Lehistan Osmanlı Devletine vergi vermeyi kabul etmişti. Ancak çeşitli nedenlerle vergilerini ödemeyen Lehistan toprakları üzerine sefer düzenlenmesine karar verildi. Leh Kralı Vladislas barış istedi.
HASTALIĞI VE ÖLÜMÜ
Padişah, Revan Seferi'nde başlayan ve gittikçe artan gut hastalığına yakalandı. Bağdat Seferi'nde bazan tahtırevanla yolculuk etmek zorunda kaldı ve dönüşte kendisine şiddetli bir baş ağrısı ve ardından titreme gelerek yatağa düştü. Sefer sonrası biraz düzelmekle beraber İstanbul’daki zafer alayında zorlukla bulunabildi. Kasım ayında avlanmak üzere gittiği Beykoz taraflarında tekrar ağırlaşınca etrafındakilerin tavsiyesiyle aşırı derecede kullandığı içkiden vazgeçti. Üsküdar sarayında 10 gün istirahat neticesinde iyileşmekle beraber maneviyatı çok bozuktu; güneş tutulmasından ve hazinede bulduğu bir cifir kitabından hayatıyla ilgili olumsuz anlamlar çıkarıyordu.
1640 yılında bir gece aniden fenalaşan sultan, ara ara şuurunu dahi kaybetti. Yılın 8 Şubat’ında ise hayatını kaybetti. Naaşı ise Sultan Ahmet Camii yanındaki babası I. Ahmed’in türbesine defnedildi.
***https://www.beyaztarih.com/ansiklopedi/iv--murad
***http://www.osmanlimedeniyeti.com/makaleler/tarih/IV-Murat-Murad-Hayati-Osmanli.html
***http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=910
Kanuni Sultan Süleyman Kimdir?
Barbaros Hayrettin Paşa Kimdir?