John Maynard Keynes (d. 5 Haziran 1883, Cambridge - ö. 21 Nisan 1946, Sussex, İngiltere), radikal düşünceleriyle ekonomide çığır açan Britanyalı iktisatçıdır.
John Maynard Keynes, 5 Haziran 1883 tarihinde Cambridge, İngiltere‘de John Neville Keynes, Florence Ada Keynes çiftinin oğlu olarak doğmuştur. Varlıklı bir çevrede yetişti. Babası Cambridge Üniversitesi ekonomistlerinden John Neville Keynes, annesi ise başbakan kızı Florence Ada Keynes’dir. 10 yaşına geldiğinde, cebir ve geometri dalında ustalaştı, 14 yaşındayken Eton‘da burs kazandı. O yıllarda, üstünde çalıştığı konularla ilgili 60’tan fazla ödül kazandı. Eton’ın en seçkin kulübü olan “Pop”a üye kabul edilmesi, sadece derslerine çok çalışan bir öğrenci değil, aynı zamanda sosyal bir genç olduğunun kanıtıydı. 1902 yılında Cambridge King’s College’ta matematik eğitimi yapması için açık yıl birincilikle tamamlamasının yanı sıra, Cambridge Öğrenci Birliği’nin başkanlığını yaptı. Aynı zamanda gizli bir topluluk olan Apostles’in de üyesiydi. Bu grup içinde Bertrand Russel ve E. M. Forster gibi öğrenciler de bulunuyordu. Cambridge’te profesörlük yapan Alfred Marshall, Keynes’le özel olarak ilgilendi.
Doktorasını iktisat üzerine yapmaya karar verdi ve ekonomi teorisinin temellerini oluşturmaya başladı. Hindistan‘a giderek iki yıl çalıştı. Ardından 1908 yılında Cambridge’e okutman olarak geri döndü. Devlet hizmetinde bulunduğu sıralarda kazandığı deneyimlerle temellendirdiği Hindistan‘ın maliye sistemi ve para politikaları çözümlemeleri, meslektaşlarından olumlu notlar aldı. I. Dünya Savaşı‘nın patlak verdiği yıllarda, Keynes’in müthiş bir ekonomi dehası olduğu açıkça or Hazine’ye çağrıldı.
Ekonomik durgunlukla mücadelede müdahaleci para ve maliye politikalarını savunmasıyla tanınır. Bu düşünceleri daha sonra Keynesci ekonomi akımı içinde biçimlenmiştir. Temel politika önermesi talep yönlü makroekonomik politikalardır. Yatırımları faiz ve sermayenin marjinal etkinliği yardımıyla açıklamaktadır. Ekonomi daima tam istihdam denge düzeyinde bulunmamaktadır. Ekonomide eksik istihdam ve atıl kapasite vardır. Ekonomideki işsizlik gayri iradi işsizlik olarak adlandırılmaktadır.
Keynes'in en ünlü eseri 1936 yılında yayınlanmış olduğu, İstihdamın, Paranın ve Faizin Genel Teorisi (The General Theory of Employment, Interest and Money) ya da kısa adıyla Genel Teori diye bilinen kitaptır. Bu kitabıyla Klasik İktisatçıların öne sürdüğü teorileri kabul etmekle beraber, Klasik istihdam teorisine karşı çıkmıştır. Klasikçilerin öne sürdüğü ekonominin kendiliğinden eski haline gelme görüşünü imkânsız bulmaktadır I. Dünya Savaşı sonunda toplanan Paris Barış Konferansı'na İngiltere Hazinesi'ni temsilen katılmıştır.
Savaş sonrasında danışmanlık ve gazetecilik yapan Keynes, II. Dünya Savaşı'nın bitmesine az kala,1944 yılında toplanan Bretton Woods Konferansı'nda Britanya Heyeti'ne başkanlık yapmıştır. Keynes, Amerika Birleşik Devletleri tezlerine karşı Britan tezlerinin savunucusu olmuş ve konferansta kendi adı ile anılan, Keynes Planını sunmuştur.
Keynes, piyasa kurumunun üretim faktörlerinin sektörler arasında dağılımını yönlendirmeye, yani üretim bileşimini toplumun tercihlerine göre değiştirmeyi başardığını kabul etmektedir. Buna karşılık piyasa ekonomisinde işgücünün tam istihdamını ve üretim kapasitesinin tam kullanımını sağlayacak bir mekanizma olmadığını öne sürmüştür. Ekonomide üretilen tüketim ve yatırım mallarını masedecek tüketim ve yatırım harcaması yapılmadığında firmaların üretimi kısacağını, bunun da iktisadi daralmaya ("resesyona") yol açacağını izah etmiştir. Keynes, bir daralma baş gösterdiğinde firma yöneticilerinin kötümserleşip yatırım yapmaktan çekinmeleri hâlinde (19. yüzyıl sonlarında ve 1930'lu yıllardaki gibi) ortaya çıkan düşük milli gelir - düşük istihdam dengesinin uzun sürebileceğini belirtmiştir. Keynes'e göre böyle bir durgun ekonomide devlet para arzını artırarak faiz haddini düşürmek suretiyle yatırım harcamalarını teşvik edebilir. Bu politika yatırımları artırmakta etkili olmazsa, devlet kendi harcamaları ile (cari harcamaları ve yatırım harcamaları ile) milli geliri artırabilir. Özetle, devlet para politikası ile veya maliye politikası ile harcamaları artırarak milli geliri artırmayı ve yüksek işsizlik oranını azaltmayı başarabilir.
1970'lerde stagflasyon (durgunluk içinde görülen enflasyon) tecrübesi, Keynes'in gözlemediği bir makroiktisadi olay olduğundan, Keynes'in kuramında buna bir açıklama yoktu. 1970'li yıllardan itibaren gelişmiş kapitalist ülkelerde ortaya çıkan yeni görüşler işsizliği toplam harcamalardaki yetmezlikten değil, refah devletinde işçilerin iş disiplinini yitirmesinden kaynaklandığını öne sürünce Keynes'in telkin ettiği tam istihdamı hedefleyen makroiktisat politikalarından vazgeçildi. Ancak Keynes'in milli geliri toplam harcamaların belirlediğine ilişkin teorisi hâlen genel kabul gören bir kuram olarak kalmıştır.
Ekonomide üretilen hizmet ve mallara olan toplam talep, ekonomi tam istihdam seviyesindeyken üretimde bulunulduğu zaman, arz edebilecek tüm hizmet ve malların satın alınması için yeterli midir? İşte bu soruyla Keynes, Jean Baptiste Say’in dillere destan Say Kanunu‘nu sorgulamıştı. Keynes’in çözmeye çalıştığı başlıca sorun, toplam arz ile toplam talep arasında istenilen bir denge sağlanıp sağlanamayacağıdır. Bu nedenle Keynes, toplam talep kavramı üzerine düşünmüştür. Keynes, insanların para tutmak istemesi için farklı nedenlerin olduğunu, paranın sadece bir mübadele aracı olmadığını ve paranın miktar kuramının yanlış olduğunu ortaya koyarak Jean Baptiste Say’in Say yasasını çürütmüştür.
***Vikipedi
***https://ekonomist.co/
***https://www.biyografi.net.tr/