Doğal faktörler ya da insanların beşeri ve ekonomik faaliyetleri nedeniyle atmosferin gaz bileşiminin bozulması sonucunda İklimde gözlenen değişimlere küresel ısınma denir.
Küresel ısınmanın başlıca neden, atmosferdeki sera gazında ( Karbon dioksit (CO2) - Metan (CH4) - Nitröz Oksit (N2O) - Hidroflorür karbonlar (HFCs) - Perfloro karbonlar (PFCs) - Sülfürhekza florid (SF6) gibi gazlar ) meydana gelen artıştır.
ATMOSFERİN SERA ETKİSİ:
Atmosferin sera etkisi olmasaydı Dünya’da ortalama sıcaklık - 18 C olacaktı.
Atmosferin sera etkisi, hava sıcaklığını yaklaşık 33 C arttırmıştır.
Atmosferin bu özelliği Dünya’nın aşırı soğumasını engelleyerek yaklaşık 15 C olan ortalama sıcaklık değerine sahip olmasında etkili olmuştur.
Ancak sera gazlarındaki artışın fazla olması Dünya’nın sıcaklığının olması gerekenden daha fazla olmasına neden olur. Bu durum Dünya’daki dengenin bozulmasını sağlar.
KÜRESEL ISINMANIN ETKİLERİ:
Fosil Yakıt Kullanımı:
Sanayi tesislerinde, enerji üretiminde, ulaşım ve ısınmada kullanılan fosil yakıtların yanması sırasında karbondioksit açığa çıkar.
Sanayi Devrimi’nden bu yana kömür, petrol ve doğal gaz gibi fosil yakıtların kullanımının giderek artması atmosferdeki karbondioksit miktarının da artmasına yol açmıştır. Atmosferde son 400 bin yıl boyunca 300 ppm üzerine hiç çıkmamış olan karbondioksit, 1958 yılında 315 ppm ölçülürken günümüzde 400 ppm üzerine çıkmış ve küresel ısınmanın en önemli nedeni olmuştur.
Geçmişten günümüze atmosfere salınan Karbondioksit miktarı 1950 – 2015 yılları arasında hızla yükselmiştir. Günümüzde 400 ppm’den fazla Karbondioksit atmosfere salınmıştır. ( 400 ppm = 1 kilogram havada 400 miligram karbondioksit olması )
Ormansızlaşma:
Ağaçlar, atmosferdeki karbonun bir bölümünü depolayarak karbon döngüsünde rol oynar.
Ormanların kereste elde etmek, tarım ve yerleşim alanı açmak için tahrip edilmesi ve buna bağlı olarak karbon dengesinin bozulması küresel iklim değişimi üzerinde etkili olur.
Tarım Uygulamaları:
Bazı tarımsal uygulamalar küresel iklim değişiminin nedenleri arasında yer alır. Pirinç tarımı yapılan suya doygun bataklık arazilerde bakteriler, karbondioksitten 20 kat daha etkili bir sera gazı olan metanı üretir.
Tarımda kullanılan azotlu gübrelerin önemli bir kısmı azot oksit olarak atmosfere karışır
Tarım alanlarındaki bitki kalıntılarının yakılmasıyla (anız yakılması) karbondioksit açığa çıkar
Ayrıca sığır ve koyun yetiştiriciliği de metan gazının atmosfere salınmasına neden olur.
Şehir Isı Adası:
Şehir ısı adası; bir şehrin, çevresindeki kırsal alanlara göre daha sıcak olmasıdır.
Şehirlerin beton ve asfalt yüzeylerle kaplı olması, bitki ve toprak örtüsünün zayıf olması, havadaki asılı taneciklerin (parçacık) fazla olması şehirleri güneş enerjisinin daha çok soğurulduğu, sıcaklık ortalamalarının fazla olduğu ısı adalarına dönüştürmüştür.
Bununla birlikte yerleşim planlarının rüzgârların geçişine ve hava dolaşımına izin vermemesi şehirlerin serinlemesini de engellemektedir.
Atıklar:
Sanayileşme ve tüketim artışı ile birlikte gittikçe artan miktarda atık üretilmektedir. Çöplerin gömülmesi veya yakılmasıyla açığa çıkan gazlar da küresel ısınmaya neden olmaktadır.
KÜRESEL İKLİM DEĞİŞİMİNİN GÖZLENEN VE ÖNGÖRÜLEN ETKİLERİ
Ekonomik ve Sosyal Etkilerin Ortaya Çıkması:
Küresel iklim değişiminin üretimin, istihdamın ve büyümenin azalması gibi ekonomik; işsizlik ve göç gibi sosyal sorunların yaşanmasına yol açmaktadır. Su kaynaklarının azalması; susuzluğa ve tarım üretiminin düşmesine dolayısıyla kıtlıkların yaşanmasına neden olacaktır.
İnsanlık iklim değişiminin neden olduğu kitlesel göçlerle karşı karşıyadır. İklimsel değişmeler ülke ekonomilerini de olumsuz etkileyecektir.
Buzulların Erimesi:
Küresel iklim değişiminin en görünür sonuçlarından biri buzulların erimesi olmuştur. Sıcaklık artışı nedeniyle binlerce yıl içinde oluşmuş kutup ve dağ buzulları erimeye başlamıştır.
Dağlarda biriken kar ve buzulların yaz aylarında erimesi kurak geçen yaz aylarında su ihtiyacının karşılanmasını sağlar. Önümüzdeki yüzyılda sıcaklık ortalamaları 1-2 ºC artarsa dağ buzullarının erimesi daha erken olacak ve insanları ilkbahar döneminde sellerle, yaz aylarında ise susuzlukla karşı karşıya bırakacaktır.
Okyanus Sularının Asitliliğinin Artması:
Okyanuslar, atmosfere salınan karbonun yaklaşık %30’unu emer. Günümüzde atmosferdeki karbondioksit miktarı arttığı için okyanus sularının ph değeri düşüp asitlilik oranı artmıştır.
Okyanuslarda son 300 milyon yılın en yüksek seviyesine çıkan asit oranı, mercanların yok olmasına neden olurken balıkların beslendiği küçük organizmaların zehirlenmesine ve ekosistemdeki besin zincirinde sorunlara yol açmaktadır.
Çölleşme:
Yağış dağılışındaki değişim nedeniyle bazı bölgelerde yağış miktarlarında geçmişe göre azalmalar görülmeye başlanmıştır.
Sıcaklık artışı ve yağış miktarlarında düşme olarak adlandırılan kuraklık çölleşme tehlikesini beraberinde getirmektedir.
Çölleşme; kurak, yarı-kurak iklim bölgelerinde arazinin yağış alma, su tutma kapasitesinin azalması ve doğal bitki örtüsünün tahrip olarak toprak erozyonunun yaşanmasıdır. Kısacası çölleşme, toprağın susuzlaşması ve çoraklaşmasıdır.