MÖ 6.YÜZYIL-MS 2.YÜZYIL FELSEFESİ
FELSEFENİN ORTAYA ÇIKIŞINI HAZIRLAYAN DÜŞÜNCE ORTAMI:
Sümer Uygarlığı:
Sümerler, MÖ 3500-2000 yılları arasında Mezopotamya’da yaşamış ve yazı ve astronomi alanında önemli çalışmaları olmuştur.
Mısır Uygarlığı:
Mısır uygarlığı, MÖ 3000’li yıllarda Nil Nehri vadisinde kurulmuş olan devlettir. Özellikle ekonomik, siyasal ve bilimsel olarak pek çok yeniliğe imza atmışlardır.
Hint Uygarlığı:
Hint felsefesi geleneksel olarak ruhsal ve gizemsel bir felsefedir. Ruhsal felsefenin beşiği sayılır.
Çin Uygarlığı:
Çin uygarlığında büyük eğitmen ve bilge insan Konfüçyüs’ün etkisi görülür. Özellikle güzel öğütlerle uyumlu bir toplum oluşturmaya çalışmıştır.
Konfüçyüs: “Ya bir yol bul ya bir yol aç ya da yoldan çekil.”
Lao Tzu: “Bilmediğini bilmek en iyisidir. Bilmeyip de bildiğini sanmak tehlikeli bir hastalıktır.”
İran Uygarlığı:
Orta Doğu’da Pers ülkesinde Zerdüşt adında tek tanrılı bir ahlak öğretisini savunmuşlardır.
Grek Uygarlığı:
İlk Çağ felsefesi önce doğayı daha sonrada insanı merkeze alan konuları tartışmışlardır.
İlk Çağ Felsefesinin Kökeni
İnsanoğlunun kendini ve doğayı tanıma merakı, ilkin kendi zihninin ilk katmanını keşfetmesiyle başlar. Bu katman mitoloji katmanıdır ve mitoloji insanoğlunun ilk düşünme biçimidir. Bu yüzden mitolojik düşünce çözümlenmeden zihnin en üst düşünce biçimi olan felsefi düşünüşü kavramak ve bu katmana ulaşmak çok güçtür. Dolayısıyla, İlk Çağ felsefesinin özünü kavramak için her şeyden önce Yunan şairlerinin kurduğu mitoloji dünyasını bilmek ve bu dünyanın İlk Çağ’ın doğa düşünürleri (physiologoi) için ne tür malzemeler sağladığını görmek gerekir.
Yunan mitolojisi, Yunan’ın adeta dinidir ve bu din şair Homeros (İÖ yak. 850) ve Hesiodos’un (İÖ yak. 750-650) günümüze kalan şiir şeklinde yazılmış destanlarında gizlidir. Tam 10 yıl süren Troia (Troya) Savaş’ının anlatıldığı Homeros’un destanlarının adları “Ilias (Ilion’un Şiiri)” ve “Odysseia’dır (Odysseus Destanı)”; Hesiodos’un destanlarının adı ise “Erga kai Hemerai (İşler ve Günler)” ve “Theogonia’dır (Tanrıların Doğuşu)”.
ANTİK(GREK-YUNAN) FELSEFE
Üç döneme ayrılır:
A. Doğa Felsefesi
B. İnsan Felsefesi
C. Klasik Felsefe(Sistematik Dönem)
Antik Yunan Felsefesinin Özellikleri;
> Sistemli, bağımsız, kişisel olması,
> Mitolojiye, çok tanrıcılığa, kısaca dine tepkiyi dile getirmesi,
> İnanca ve sezgiye değil akla dayalı olması,
> Bir inancın yorumu olarak değil bir merakın sonucu olarak ortaya çıkması
A. DOĞA FELSEFESİ
İlk Çağ doğa felsefesinde incelenen:
1. Dünya’nın ve evrenin ana maddesi nedir? 2. İnsanın evrendeki yeri nedir?
THALES (MÖ 625-545)
DÜŞÜNCESİ: Evreni oluşturan ana madde (arkhe) SUdur.
Suyun yaratıcı bir gücü yani Tanrısallığı vardır.
ÖNEMİ: Mitolojik dinsellik yerine bilimsel düşünceyi, araştırmayı, felsefeyi ilk getiren kişidir
Doğa görüşünü gözlemlere dayandırıp, gözlemlerini de düşünceyle temellendirmiştir.
Evrenin ana maddesi olarak Tanrısallığı değil de maddi, görünen bir varlığı aldığı için ilk maddeci(materyalist) olduğunu söyleyebiliriz.
ANAKSİMENES
DÜŞÜNCESİ: Evrenin ana maddesi HAVAdır.
Evreni ayakta tutan Hava ise insanı da ayakta tutan RUHtur.
ÖNEMİ: Felsefe tarihinde ruh kavramını ortaya atan ilk filozoftur.
ANAKSİMANDROS
DÜŞÜNCESİ: Evrenin ana maddesi; APEİRON yani sınırsız, sonsuz ve yok olmayan bir madde. Tek tek maddelerin hepsi apeirondan türemişlerdir.
ÖNEMİ: Doğadaki karmaşıklığı(tek tekleri) düşüncedeki birliğe(apeiron) bağlamıştır
Doğayı maddeyle açıkladığı için ilk materyalistlerdendir.
İLGİNÇ YANI: Yeryüzünün ilk canlılarının balık benzeri yaratıklar olduğunu ve insanın balığa benzeyen bu ilk canlılardan türediğini söylemesi; 2500 yıl sonraki bulgulara daha o çağda ulaştığını gösteriyor
FARKI: Thales ve Anaximenes'ten farkı; doğayı somut değil, soyut bir temele dayandırmış.
HERAKLEİTOS
DÜŞÜNCESİ: Ana madde(arkhe) LOGOS: Her şeye hükmeden Tanrısal dünya kanunu.
Logos’un dili ve içeriği: Kutuplu karşıtlıklar halinde hiç sona ermeyen hareket vardır.
Logos; bu karşıtlıkların içinde değişmeden duran bir Özdür
Logos evrenin yasasıdır: Yasanın ilkesi/kuralı: HER ŞEY DEĞİŞİR
Çevremizdekileri değişmiyor veya gelişigüzel değişiyormuş gibi görsek de evrendeki her şey belli bir düzene, ölçüye yani Logos yasasına göre işlemektedir.
Çevremizdeki var olanlar birbirleriyle çatışarak (Savaş) yeni şeyler, maddeler ortaya çıkarırlar. Örneğin suyla ateşin çatışmasından buhar oluşur. Buhar; su ve ateş sayesinde oluşmuş ama bunlardan farklı olan bir maddedir. Buhar kaybolmamış farklı bir madde haline gelmiştir.
Herakleitos’ un insana verdiği en önemli öğüt: “Kendini bil, kendini tanı”
HERAKLEİTOS’UN ÖNEMİ:
1.Toplum için kurtarıcı bir politika geliştirmiş ama bunu uygulayamayınca topluluk yaşayışından uzaklaşmış. Bu yüzden çokluğu ‘yığın’ ve ‘anlayışsızlar’ diye küçümsemiş.
2. “Aynı ırmakta ikinci kez yıkanılmaz” diyerek felsefe tarihinde değişim düşüncesini ilk kez ortaya atmıştır.
3. Kaçınılmaz olan değişimin kutuplu yani zıt karşıtlıklar halinde olduğu düşüncesi yüzyıllar sonra çeşitli düşünürleri etkilemiş ve diyalektik kavramının doğmasını sağlamıştır.
4. Herakleitos felsefe tarihinde, insanın kendini tanıması gerektiğini ve bunun için de ruhunun derinliklerine dalması gerektiğini söyleyen ilk düşünürdür (Bir başka açıdan söylersek yüzyıllar öncesinden psikolojiyi öncelemiştir.)
PARMENİDES
DÜŞÜNCESİ: Ana madde: BİR OLANdır. Yani Tanrı/ Tanrıça; doğmamıştır, yok olmaz, bölünmez, yoğunlaşmaz, seyrekleşmez değişmez, tüm varlıkların yaratıcısıdır. Cisimseldir.
Tanrı/ Tanrıça, yaşamın doğru yolunu ve bilgeliği, ölümlülere yani insanlara güneş kızlarıyla iletir.
Var olanın bilgisine, doğru yola deneyle değil akılla ulaşabiliriz. Çünkü deney yani duyularımız bizi yanıltır.
ÖNEMİ: Dinlerinkine benzer bir yaratıcı düşüncesi vardır.
Bilgi edinir ve doğruyu ararken deneye-duyulara değil de akla güvenilmesi gerektiği düşüncesini yüzyıllar sonra başka filozoflar da kullanacaklardır.
DİKKAT !: Herakleitos ile Parmenides’in görüşleri birbirine zıttır:
Herakleitos “değişim süreklidir” deyip
duyulara ve deneye dayalı bir doğa felsefesi geliştirirken
Parmenides; varlığın hiç değişmediğini,
bilginin ve doğru yolun yani değişmeyen varlığın(Tanrı/ Tanrıça)
bilgisinin deneyle değil düşünceyle bulunabileceğini söyler.
PYTAGORAS
DÜŞÜNCESİ: Evrenin ana maddesi; SAYIdır. Her şeyin (adalet, ruh, akıl) doğadaki her varlığın içinde sayısal bir uyum, bir düzen vardır.
Ruh, insan ve hayvanların bedenlerine göçer. Ve bu dönüşümlü olur (reenkarnasyon).
Dünyada kötülük yaparak ölen kişi, ceza olarak daha sonra bir hayvan bedeninde dünyaya gelir.
Dünya, evrenin merkezi değildir. Dünya evrenin ortasındaki görünmeyen merkezi ateşin etrafında dolanır.
ÖNEMİ: Öncekilerde ana madde maddesel bir nesne iken Pytagoras’ta maddi olmayan bir şey gibi görünebilir. Ama Pytagorasçılar da sayıyı maddi bir şey olarak düşünürler.
Ruhların bir bedenden öteki bedene geçtiği düşüncesini Grek felsefesinde ilk kez ortaya atmıştır.
Günümüzde de taraftar bulan bu düşünce kısaca tekrar doğuş (reenkarnasyon) olarak geçer.
ZENON:(M.Ö.490-430):
DÜŞÜNCESİ: Parmenides'teki doğmamış, değişmez, bölünmez "Bir olan" düşüncesini destekler. Nesnelerdeki çokluk ve hareket kavramına karşı çıkar.
Var olanı hareket ve çokluk diye ele aldığımızda birtakım çelişmelere düşeriz. Asıl var olan, bir ve hareketsizdir.