En klasik anlatım ile sicim teorisi, ‘parçacık fiziğinde, kuantum mekaniği ile Einstein in genel görelilik kuramını birleştirme gayretindeki teori’ olarak anılıyor. Proton ve nötronları oluşturan temel parçacıkların ve evrendeki tüm gerçekliğin esas bileşenlerinin Planck uzunluğunda (yaklaşık 10−35 mm ) ve belli frekanslarda titreşen tek boyutlu sicimler olduğunu öngören teoriye sicim teorisi denir. "Sicim" adı, klasik yaklaşımda "sıfır boyutlu noktalar" şeklinde tarif edilen atomaltı parçacıkların, aslında "bir boyutlu ve ipliksi varlıklar" olabileceği varsayımına dayanır. Sicim kuramı, belirli bir biçimde titreşen ipliksilerin, kütle ve yük gibi özelliklere sahip parçacıklar gibi davranabileceğini söyler. 1980'lerde fizikçiler, sicim kuramının doğadaki başlıca dört güç (kütleçekimi, elektromanyetizma, güçlü etkileşim [kuvvetli nükleer güç] ve zayıf etkileşim [zayıf nükleer güç]) ile maddenin tüm türlerini bir kuantum mekanik modelinde (uzun süredir beklenen "birleşik alan teorisi") birleştirme potansiyeline sahip olduğunu fark ettiler. Sicim kuramı hızla gelişen ve üzerinde çok çalışılan bir alan olmakla birlikte, henüz deneysel gözlemi mümkün olmamış, matematiksel bir modeldir.
Kuramdaki temel fikir, gerçekliğin esas bileşenlerinin rezonans frekanslarında titreşen ve planck uzunluğunda olan (10−35 mm civarı) sicimler olduğudur.
Sicim teoremi 6 yeni boyut daha önerir, fakat bu boyutları standart anlamdaki mekân ve zaman boyutları değil, bunlara bağlı alt boyutlar gibi tanımlar (bildiğimiz 3 uzay ve 1 zaman boyutu üzerinde dairesel olarak katlanmış ekstra boyutlar).Örnek olarak bu boyutlardan biri 5. boyut olan paralel evren veya zamanda kırılma yaşanılan boyuttur. Bilindiği gibi herhangi bir atomdaki herhangi bir elektron bile katman değiştirse yeni bir paralel evren oluşabilir.Yine örnek olarak çok ince bir tel düşünelim 2 mm kalınlığında, bu tel uzaktan bakılınca bizim için tek boyutlu bir doğrudur, diğer boyutları bizim için yok gibidir. Fakat bu telin üzerinde hareket eden bir karınca için telin üzerinde sağa ve sola gidip tur atılabilir ve o yönlerde de boyut vardır.İşte o boyutlar ancak o seviyeye inince anlam kazanır ve her zaman gözükmezler. Membranların oluşturduğu parçacıkların da çok küçük yüzeyler olduğu ve onların seviyesine inince anlaşılabileceği düşünülmektedir. Bu yüzeyler farklı titreşimlerle farklı atom altı parçacıkları, bu atomaltı parçacıklar da birleşerek atomları oluşturmaktadırlar.
Atomun temel yapıtaşları olan proton ve elektron aslında kendisini oluşturan alt parçacıklardan oluşmaktadırlar. Bu parçacıklar, hızlandırıcı ve çarpıştırıcı laboratuvarlarda yapılan deneylerle bulunmuşlardır; fakat, "bu parçacıkların altında hangi parçacıklar bulunmaktadır" ve "bunların yapı taşı nedir" sorularına cevap verilememektedir. İşte bu parçacıkları birbirinden farklı kılan sicim teorisine göre, 6 farklı boyut içeren ve değişik titreşimleriyle sicimsi parçacıklardır. Bu sicimler bir frekansta titreşip protonu, başka bir frekansta titreşip elektronu oluştururlar. Sicimler farklı titreşimlerde bulunarak farklı temel parçacıkları oluşturur. bu nedenle bildiğimizden fazla boyut kavramı ortaya çıkmıştır.
Şu anda evreni açıklayan iki fizik teorisi vardır: Birincisi, yıldızlar, galaksiler gibi çok büyük boyutlu maddeleri açıklayabilen, Einstein'ın görelilik teorisi, ikincisi ise atomlar gibi çok küçük boyuttaki maddeleri açıklayabilen kuantum mekaniği. Bu iki teori de aynı evreni açıkladığına göre, ikisini bir teoride birleştirildiğinde evreni bütünüyle anlamak mümkün olmalıdır. Ancak bu bugüne kadar başarılabilmiş değildir. Yapılan birkaç denemede bazı olasılıklar bulunmuş ancak bu olasılıklar sonsuz değer vermekte olduğu görülmüştür. Oysa olasılık 0 dan küçük 1 den büyük olmamalıdır. Sicim kuramından yararlanılarak yapılan çözümlerde bu sonsuzluklardan kurtulunup makul sonuçlar elde edilmiştir. Bu birleşim, şimdiden bilim tarihinin en büyük adımı olarak kabul edilmektedir.
Sicim teoremi son gelişmeler ışığında membran (ince zar) teoremi (M-Kuramı) olarak anılmaktadır. Parçacıkların sicim değil, bir membran gibi olduğu ve farklı boyutlarda büzüştüğü düşünülmektedir. Membran-M olarak da adlandırılmaktadır. Birçok fizikçi ispatlanabilir bir teori olmadığı için bu teoriyi benimsememektedir. Çünkü bahsedilen sicim membran parçacıkları ışığın en küçük dalga boyundan bile küçük olduğundan görüntülenmesi şimdilik olanaksızdır. Başka bir kanıt yolu da henüz bulunamamıştır.
Membran teoremi (M-Kuramı)'ne göre membran parçacıkları farklı boyutlarda büzüşerek onuncu boyutu oluşturmaktadır(tenthdimension). Membran parçacıklarının farklı boyutlardaki her bir büzüşmesinden farklı evrenler oluşmaktadır ve onuncu boyut bu muhtemel evrenler ve bu evrenler arasındaki geçişleri de içermektedir. Onbirinci boyutu ise daha farklı membran parçacıklarının titreşimleriyle oluşan ve adına evren diyemeyeceğimiz "slackenuc"lar oluşturmaktadır. Slackenuc, bilmediğimiz muhtemel diğer evrenlere verilen bir isim değil, tamamen farklı membran parçacıklarının titreşimiyle oluşan, evren eşdeğerinde ve bazı öncü fizikçiler tarafından kabul edilen bir olgudur. Farklı membran parçacıklarının oluşturduğu "slackenuc"lar arasındaki geçişler de "anerk" adı verilen onikinci boyutu oluşturmaktadır ve anerkin muhtemel bütün olasılıkları barındırdığı düşünülmektedir.
M-kuramı 5 adet sicim kuramını (tip I, tip IIa, tip IIb, HO, HE) ve süperkütleçekimi kuramını birleştiren birleşik bir kuramdır. Birçok teorik fizikçi doğa'nın doğru temel açıklaması yönünde bir adım olduğuna inananlar (bunların arasında Stephen Hawking, Edward Witten, ve Juan Maldacena) vardır. Çünkü sicim teorisi kuantum alan teorisi ve genel görelilik için kombine bir açıklama sağlar, kuantum çekimin içinde aralarında genel bakış açısı ile aynı fikirde holografik prensip ve karadelik termodinamiği gibi kavramları kabul eder, ve çünkü iç tutarlılığı önemsiz olmayan birçok kontrolden geçti. Hawking'e göre özel olarak, "M-teorisi tekbaşına evrenin tam bir teorisi için adaydır. " Diğer fizikçiler aralarında Richard Feynman, Roger Penrose, and Sheldon Lee Glashow, erişilebilir enerji ölçeklerinde yeni deneysel tahminler sağlayan olmadığı için sicim teorisini eleştirdi ve her şeyin bir teori olarak bir başarısızlık olduğunu söyleyenler var.
Genel Bakış
Ölçekleme seviyeleri:
1. Makroskobik seviye: Madde
2. Moleküler seviye
3. Atomik seviye: Protonlar, nötronlar, ve elektronlar
4. Atomaltı seviye: Elektron
5. Atomaltı seviye: kuarklar
6.Sicim seviyesi
Sicim teorisi için başlangıç noktası Temel Parçacık Fiziği'nin nokta gibi parçacıklar da sicimleri denilen tek boyutlu nesneler olarak modellenebilir fikridir. Sicim teorisi göre, sicimlerin birçok yönden salınım olabilir. Sicim, yarıçapı daha büyük mesafeli ölçeklerde, her salınım modu kütle, yük ve sicim dinamiklerini tarafından belirlenen diğer özellikleri ile, parçacığın farklı bir türüne yol açmaktadır. Partikül emisyon ve soğurmaya karşılık ise sicimlerin bölme ve rekombinasyon parçacıklar arasındaki etkileşimleri neden olur. Sicimlerin titreşim modları için bir benzetme birden çok farklı müzik notaları olan bir gitar teli eseridir. Bu benzetmede, farklı notalar farklı parçacıklara karşılık gelmektedir.
Sicim teorisi olarak, sicim salınım modlarına biri kütlesiz, spin- 2 parçacık karşılık gelir. Yerçekiminin özelliklerine sahip olan bir kuvvet aracılığı ile böyle bir parçacık çekimsel olarak adlandırılır. Sicim teorisinin bir matematiksel tutarlı bir kuantum mekanik teori olduğuna inanılıyor olduğundan, bu graviton durumları varlığı, Sicim Teorisi'nin bir kuantum yerçekimi teorisi olduğu anlamına gelir.
Sicim teorisi tam bir döngü oluşturmak için iki ayrı uca sahip hem açık sicimleri, hem de kapalı sicimleri içerir. Sicimler iki tür farklı parçacık türleri veren, biraz farklı şekillerde davranırlar. Örneğin, tüm sicim teorilerinde graviton sicim modları kapalıdır, ancak açık sicimlere sadece foton olarak bilinen parçacıklar karşılık gelebilir. Açık bir sicimin iki ucu her zaman karşı karşıya gelebilir ve kapalı bir sicim oluşturup bağlanabilir. Bu nedenle her sicim teorisi kapalı sicimler içerir.
İlk sicim modeli, bozonik sicim bozonları olarak bilinen parçacıkların sadece bu sınıfa dahil olduğu modeldir. Bu model, yeterince düşük enerjilerde de içeren bir kuantum yerçekimi teorisini, (eğer açık sicimler de dahilse) bu foton gibi ölçek bozonlarını açıklar. Ancak, bu modelin sorunları vardır. Ne en önemli olan teori temel bir istikrarsızlık olmasıdır , kendisinin uzay-zamanın (en azından kısmen) çürümesine neden olduğuna inanılmaktadır . Adından da anlaşılacağı gibi ek olarak, parçacıkların spektrumu sadece bozonları, foton gibi, özel davranış kurallarına uyan parçacıkları içerir. Kabaca söylersek , bozonlarda radyasyon bileşenleri bulunur, ancak bu fermiyonlardan yapılmış bir maddedir:, süpersimetrinin icadı. Bir sicim teorisinin nasıl inceleneceği bozonlar ve fermiyonlar arasında matematiksel bir ilişki nedeniyle fermiyonlar içerebilir. Fermiyonik titreşimler içeren Sicim teorileri şimdi Süper sicim teorileri olarak bilinir. Birkaç çeşidi tarif edilmiştir, ama şimdi M - teorisi adı verilen, sınırları farklı bir teori olduğu düşünülmektedir.
Sicim teorisi yerçekimi dahil olmak üzere temel etkileşimlerden bu yana hepsini içerir, birçok fizikçinin tamamen bizim evreni açıklayan bu her şeyin teorisini yapacağını umuyoruz. Sicim teorisinin güncel araştırma hedeflerinden biri, karanlık madde ve kozmik enflasyonu makul bir mekanizma şeklinde içeren, küçük bir kozmolojik sabit ile, standart model ile kantitatif teorisine bir çözüm bulmaktır. Henüz ne böyle bir sicim teorisi vardır, ne de teori ayrıntıları.
Sicim teorisinin zorluklardan biri henüz her koşulda tatmin edici bir tam teori tanımının var olmamasıdır. Sicimlerin saçılması en ileri düzey pertürbasyon teorisinin teknikleri kullanılarak tanımlanır, ancak nonperturbativ sicim teorisini tanımlamak için nasıl bir genellik olacağı bilinmemektedir. Ayrıca sicim teorisi, bizim evrenin özelliklerini belirleyen uzay-zaman yapılandırma vakum durumunu seçen herhangi bir ilkenin var olup olmadığı konusunda açık değildir.
11 Şubat 2016’da binden fazla bilim insanı ortak bir bildiriyle insanlığın artık yeni bir çağa girdiğini duyurdu. Tarihte ilk kez evrenin dokusunun dalgaları keşfedilmişti ve artık ışık olmadan da evrenimizi gözlemleyebilecek ve öğrenebilecektik. Einstein’ın yüzyıl önceki öngörüsü bizi bambaşka bir boyuta getirdi. Artık bundan sonra bilgimiz katlanarak ilerleyecek ve evrenimizle ilgili, varoluşumuzla ilgili pek çok kapı aralanacaktır. Önümüzdeki yüzyılda insanlık muhtemelen büyük sıçrayışlara gebedir.
***https://www.kozmikanafor.com/
***https://www.muhendisbeyinler.net/
***https://www.matematiksel.org/
***Vikipedi