A. İSLAM ÖNCESİ DÖNEMDE SANAT.
Konargöçer e hayat tarzını benimseyen İslamiyet'ten önceki Türk toplumlarında bilimsel alanda yapılan en önemli çalışma "Oniki Hayvanlı Türk Takvimi"nin hazırlanmasıdır. Uygurlara kadar, Türklerde sanat eserleri taşınabilir malzemelerden oluşmaktadır. Bunlar deri kumaş, maden ve ahşap işlemeciliğine dayanmaktadır. Uygurlardan itibaren ise yerleşik hayata geçişle birlikte şehir ve tapınak mimarisi gelişmiştir. Türkler genellikle hayat tarzlarının simgesi olarak süslemelerinde hayvan motiflerini kullanmışlardır. Kök Türklerde anıt mezar geleneği bazı değişikliklerle devam etmiştir. Bu anıtların en ünlüleri Orhun Irmağı kıyılarında bulunan Orhun Anıtları'dır. Uygurlar Döneminde heykel sanatındaki gelişme devam etmiş, işlenmesi kolay alçı, toprak, ahşap, taş ve madenden eserler yapılmıştır. Türk resim sanatının temelini atan Uygurlar, tapınakları süslenmek için yaptıkları duvar resimleri insan yüzü duyguları ifade edecek şekilde resmedilmiş, portre sanatına geçiş yapılmıştır. Türk minyatür sanatının kaynağı niteliğinde de olan Uygur resim ve minyatür sanatı, Moğollar aracılığıyla İran ve Anadolu'ya taşınarak Anadolu Türk sanatını etkilemiştir.
Türkler; demircilik, dokumacılık, dericilik, maden ve ahşap işçiliği gibi el sanatları ile uğraşmışlar, eserlerini çeşitli hayvan ve hayvan mücadele sahnelerini gösteren motiflerle süslemişlerdir. Türk sanatındaki bu süslemeye "hayvan üslubu" denmektedir. Türk maden sanatının ilk örnekleri altın, gümüş, demir ve bronz gibi madenlerden elde edilmiştir. Türkler, ham demirden çelik elde ederek kılıç, kalkan, mızrak, ok uçları vb. eşyalar yapmışlardır. Dokumacılığın bir dalı olan halıcılık da ilk dönemlerden itibaren Türklerde önem arz eden bir sanat dalı olmuştur. Pazırık Kurganı ve Doğu Türkistan mezarlarında (MS-III-IV. Yüzyıl) bulunan Türk düğümlü halı parçaları Türklerde bu sanatın ilk dönemlerden itibaren yaygın olduğunu göstermektedir. Bu arada, kâğıt ve baskı tekniği de Uygurlarca bilinmekte idi. Baskı tekniğini (matbaa) ilk kullananların Çinliler olduğu görüşü yanında, bir kısım araştırmacılar da matbaanın ilk önce Uygurlarda kullanıldığı görüşündedirler. Matbaanın, batıya yayılmasında Uygurların büyük rolü olmuştur, Avrupa'dan yüzyıllar önce kâğıdı biliyorlardı.
? ÖRNEK SORU. Genel olarak Türklerde Uygurlara kadar sanat, taşınabilir malzemeden deri, ahşap, metal ve taş işçiliğine dayalıdır. Uygurlarda ise sanat manastır, saray yapımı ve bunların iç donanımı biçiminde gelişme göstermiştir. Türklerde sanatta görülen bu gelişme, aşağıdakilerden hangisinin bir göstergesidir?
A) Göçebe hayattan yerleşik hayata geçildiğinin
B) Ülke sınırlarının genişlediğinin
C) Komşu devletlerle ilişkilerin zayıfladığının
D) Ticaret anlayışının değiştiğinin
E) Ülkenin istilalardan korunduğunun (1994 / ÖSS )
ÇÖZÜM: Türklerin taşınabilir malzemelerden taşınamaz eserlere geçiş yapmaları, onların yerleşik hayata geçtiğini gösterir. YANIT A
B. TÜRK-ISLAM DEVLETLERİNDE SANAT. Türk-İslam sanatının temelleri Karahanlılar döneminde atılmıştır. Bu dönemin mimari eserleri diğer dönemlere örnek teşkil etmiştir.
a) Dini Mimari. Türk-İslam devletlerinde yerleşik hayat tarzının önem kazanması imar faaliyetlerine önem kazandırmış, cami, medrese, kervansaray, köprü vb. eserler inşa edilmiştir. Camiler bu eserler arasında ilk sırada yer almıştır. Karahanlılarda camide kullanılan kubbe, önemli bir mimari unsur olarak öne çıkmıştır. Bu dönemde temelini Uygurların attığı Türk üçgeni kullanılmaya devam etmiştir. Büyük Selçuklular 'da da büyük çapta camiler yapılmış ve "eyvanlı tip cami" modeli geliştirilmiştir. İslamiyet'in etkisiyle gelişen minare geleneği Türk-İslam sanatında önemli bir yere sahiptir. Minareler tuğlaların farklı dizilmesiyle, çeşitli bitki motifleriyle, geometrik desenler, çini süslemeleri ve kufi yazılarla süslenmiştir. 13. yüzyıldan itibaren Anadolu'da cami ve medreselerin giriş kapılarına çifte minare yapılmıştır. Çifte minareler devleti sembolize etmesi ve daha ihtişamlı görünmesi nedeniyle kullanılmıştır. Osmanlı minareleri ise daha önceki dönemlere göre daha ince ve süslüdür. İlk Türk-İslam devletlerinde anıt mezar ilk kez Karahanlılar döneminde ortaya çıkmıştır. Selçuklularda anıt mezarlar türbe ve kümbet olmak üzere iki şekilde yapılmıştır. İlk dönemlerde anıt mezar yapımında tuğla, daha sonraları taş kullanılmıştır. Dini mimarinin önemli unsurlarından biri de medreselerdir. Türk-İslam devletlerinde ilk medrese Karahanlılar zamanında yapılmıştır. Selçuklular medresede yeni bir tarz oluşturmuşlar, yatılı öğrenci odaları ve dershanelerin birleşmesinden oluşan yeni tarzlara imza atmışlardır.
b) Sivil Mimari. Bu alanda ilk eser kervansaraydır. Kervansarayalar ilk kez Karahanlılar zamanında inşa edilmiş ve adına ribat denilmiştir. Güvenlik ve konaklama amacıyla yapılan ribatlar savunma duvarlarıyla çevrili, mescit, ahır ve odalardan oluşan bir yapıdır. Türkiye Selçukluları'nda kervansaraylar anıtsallıkları, planları ve süslemeleriyle ön plana çıkmıştır. Han veya sultan han denilen bu yapılar avlulu, kapalı ve açık olarak inşa edilmiştir. Saraylar, Gazneliler döneminde gelişme göstermiştir. Nitekim Gazne saray planları daha sonraki dönemlere örnek oluşturmuştur. Türk-İslam devletlerinde süsleme sanatı il Türk devletlerine göre değişiklik ve çeşitlilik göstermiştir. Uygurlardan beri kullanılan çini sanatı Karahanlılar ve Gazneliler 'de de görülmektedir. Bu sanat beylikler döneminde de gelişimini sürdürmüştür. Çinilerde yazı ve geometrik şekiller kullanılmıştır. Türkler Anadolu'ya gelinceye kadar eserlerinde tuğla süslemeleri kullanmışlar, Anadolu'da taşın öncelikli yapı malzemesi olması, taş oymacılığını da geliştirmiştir. Ayrıca Anadolu mimarisinde taş süslemelerde çift başlı kartal, aslan, geyik, yıldız gibi figürler kullanılmıştır. Resim konusundaki dini endişe ise minyatür sanatının gelişmesini sağlamıştır.
C. OSMANLIDA SANAT. Osmanlı mimarisi İstanbul'un fethiyle başlar. Bu dönem büyük külliyeler dönemi olarak da adlandırılmaktadır. İstanbul Süleymaniye Külliyesi, Edirne Selimiye Külliyesi buna örnek gösterilebilir.. Osmanlı Devleti'nde merkezi planın genişletilerek alanın üzerinin tek kubbeyle örtülmesi Mimar Sinan'la başarıya ulaşmıştır. Bu anlayış Yeni Cami ve Sultanahmet Camisi'nde de devam etmiştir. 18. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin Batı ile etkileşimi mimari alanda da görülmüş, bu etkileşim sonucunda "Geç Dönem Osmanlı Mimarisi" tarzı oluşmuştur.
Geç Dönem Osmanlı Cami Mimarisi Dönemleri.
Lale Devri (1718 – 1730): Dini mimari alanında eser sayısı azdır.
Türk Barok ve Rokoko Devri (1730 – 1808): Laleli Camisi, Eyüp Camisi vb.
Türk Ampir Üslubu (1808 – 1860):
Dolmabahçe ve Nusretiye CamisiSeçmeci Devir (1860 – 1900): Saray mimarisinde etkin
Neoklasik Dönem (1877 – 1930): Bostancı Camisi
Medreseler. Osmanlı Devleti'nde erken dönem mimari anlayışı Türkiye Selçukluları ve Beylikler Dönemi etkisinde devam etmiştir. Genellikle kubbeli büyük bir dershanenin önünde açık avlu ve etrafı kubbelerle örtülü öğrenci odalarının oluşturduğu Klasik Dönem medreseleri daha çok külliyeler içinde yer almıştır. Osmanlı Devleti'nde saray köşk, kervansaraylar, han, çarşı, sebil, hamam ve su kemerleri sivil mimarinin geliştiği alanlardır. İlk Osmanlı sarayları Bursa ve Edirne'de yapılmıştır. Fatih Dönemi'nde yapılan Topkapı Sarayı Osmanlı çini ve süsleme sanatının en zengin örnekleri niteliğindedir. Osmanlıda Avrupa sarayları örnek alınarak yapılan ilk saray Dolmabahçe Sarayı'dır. Bu sarayda Batı ve Türk anlayışı birlikte uygulanmıştır. Sarayın süslemelerinde barok, rokoko ve ampir üslubu hâkimdir. Osmanlıda Geç Dönem Saray mimarisinin en güzel örneği İshak Paşa Sarayı'dır. Bu saray, Osmanlıda ilk ısıtma sistemine sahip beyaz renkte yontma taştan yapılan ve bitki motifleriyle süslenen bir yapıdır.
Halkın su ihtiyacını karşılamak için gerek devlet gerekse fertler tarafından yapılan mimari alanı küçük, sanat değeri büyük eserlerin başında çeşmeler gelir. Malzemesi mermer olan çeşmelerin üzerlerinde ayetler, kasideler ve süslemeler hâkimdir. Sultanahmet Çeşmesi, Tophane Çeşmesi, İshak Ağa Çeşmesi bu yapılara örnektir. Osmanlı Devleti'nde minyatür sanatı saraya bağlı olarak gelişmiştir. Osmanlı minyatür sanatının ilk örnekleri Fatih Dönemi'ne aittir. Nakkaş Sinan Bey'in "Gül Koklayan Fatih" portresi bu açıdan önemlidir. 16. yüzyılda minyatür sanatıMatrakcı Nasuh'la zirveye ulaşmıştır. 17. yüzyılda daha çok albüm resmi ön plana çıkmıştır. 18. yüzyılda minyatür sanatında mekânda derinlik, doğal renkler kullanılmıştır. Dönemin ünlü sanatçısı Levni'dir. 19. yüzyılda resim dersleri verilmeye başlanmış, minyatür sanatı gerilemiş minyatürün yerini yağlı boya resimleri almıştır. Osmanlıda çini sanatının bir diğer adı sırçadır ve bu sanat çok gelişmiştir. Osmanlı çini sanatının en önemli merkezleri İznik ve Kütahya'dır. Güzel yazı yazma sanatı hat da Osmanlıda çok gelişmiştir. Osmanlının en ünlü hattatları, Amasyalı Şeyh Hamdullah, Afyonkarahisarlı Ahmet, Hafız Osman ve Mustafa Rakım Efendi'dir. Osmanlı halı sanatında önceki dönemlerden farklı olarak yeni tarzlar ortaya konmuştur. Bu tarzın esası halının zemininin karelere bölünmesidir. Hayvan figürlerinden daha çok yıldız ve geometrik desenler ağırlık kazanmıştır. Osmanlıda üretilen saray halılarında çiçek ve yaprak motifi hâkimken, Uşak halılarında bitkisel süslemeler hâkimdir.
D. CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK SANATI.
"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir." diyen Mustafa Kemal Atatürk sanatı çağdaş dünyada var olmanın şartı olarak görmüştür. Mustafa Kemal Atatürk cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren yetenekli gençleri müzik resim, heykel ve edebiyat öğrenimi için Avrupa'ya göndermiştir.
Bu dönemde ön plana çıkan mimarlar şunlardır: Ali Talat Bey, Mimar Kemalettin Bey, Vedat Tek ve Bruno Tauto
Bu dönemde yapılan eserlere örnekler verecek olursak, ilk akla gelenler, Üsküdar Kuzguncuk ve Beşiktaş İskeleleri, TBMM Binası, Ankara Gazi Köşkü ve Ankara Atatürk Lisesi'dir.
Cumhuriyet Döneminde heykel sanatı hızlı bir gelişme göstermiştir. Avrupa'ya birçok öğrenci gönderilmiştir. Bu doğrultuda Paris'te eğitim gören ilk Türk heykeltraşı Ratip Aşir Acuroğlu'dur. Bu dönemde yurt dışından birçok heykeltıraş getirilmiştir. Dönemin ilk heykeltıraşları, çok sayıda Atatürk Portresi ve büstü yapmışlardır. İnkılapları ve savaşları konu alan kompozisyonlar oluşturmuşlardır. Dönemin ünlü heykeltıraşları; Ali Hadi Busa, Zühti Müridoğlu, İlhan Kuman, Hüseyin Gezer'dir.
Cumhuriyet Dönemi'nde heykel sanatı yanında resim sanatı da Batılı örnekler esas alınarak gelişmiştir. Türkiye'de resim sanatının gelişmesinde en önemli role sahip eğitim kurumu 1883' de kurulan "Sanayii Nefise Mektebi" dir. Bu kurum 1928 yılında Güzel Sanatlar Akademisi, 1982 de ise Mimar Sinan Üniversitesi ismini almıştır. 1914 Kuşağı denilen İbrahim Çallı, Namık İsmail, Feyhaman Duran gibi sanatçılar Türkiye'de resim sanatının gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. 1933 yılında bazı ressamlar Türk resim sanatına yeni bir çizgi ve boyut getirmek için "D Grubu" nu kurarak Kübist anlayışın etkisinde kalmışlardır. Grubun en önemli temsilcileri; Nurullah Berk, Abidin Dino, Elif Naci, Turgut Zaim, Bedri Rahmi Eyuboğlu' dur. Gruba sonradan katılan Turgut Zaim ve Bedri Rahmi mahalli tema ve motiflere yönelerek bu eğilimi "Kübist" anlayışla kaynaştırmışlardır. Grup 1947' den sonra dağılmıştır.