BİLGİNİN MÜMKÜN OLDUĞUNU SAVUNANLAR:
1-Akıl ile RASYONALİZM
2-Duyu verileri ile AMPİRİZM
3-Hem duyu hem akıl verileri ile KRİTİSİZM
4-Sezgi ile ENTÜİSYONİZM
5-Özlerin bilgisi ile FENOMENOLOJİ
Kendisinden şüphe edilemeyecek olan bilgiye akılla ulaşılabilir. Bilginin kaynağı olarak akıl, bazı bilgi ve yetenekleri doğuştan getirir. Örneğin matematik bilgisi akıl yeteneğiyle oluşmuştur.
J.Locke: İnsan zihni doğuştan boş bir levhadır(Tabula Rasa). Hiçbir şey yoktur, her şey sonradan öğrenilir. Bilgi, duyu organlarımız ve deneyimler sonucu kazanılır. Bilime dayanan bir yaşam anlayışını savunur. Her şey duyumlarla, deneyle elde edilmiştir. Deneyin iki kökü vardır:
Dış deney: Bilincin dışında olup bitenleri algılamamızdır.
İç deney: Bilincin içinde olup bitenlerdir.
David Hume: Bilginin kaynağı deneydir. Tasarımlat, izlenimler ve düşüncelerle dolu bilgiye ulaşılır. Nedensellik ilkesini eleştirir. Nedenselliğin aklın bir alışkanlığı olduğunu söyler ve reddeder.
? ÖRNEK SORU: Emprizmin güçlü temsilcisi Hume,"Güçlü, aklı ve yüksek yetenekleri olan bir kimseye bir nesne gösterildiğine, bu nesne ona bütünüyle yabancı ise nesnenin duyumlanabilir niteliklerini ne kadar doğru olarak incelerse incelesin, neden ve sonuçlarının hiçbirini ortaya çıkaramayacaktır. Çünkü akıl, deneyin yardımı olmaksızın, nesnel gerçeklikle ilgili geçerli bir akıl yürütmede bulunamaz." der.
D. Hume bu görüşüyle, aşağıdakilerden hangisini vurgulamak istemiştir?
A)Varlıkla ilgili, geçerli bilgilerin temelinde aklın bulunduğu
B)Deneye dayanamayan akıl yürütmelerle varlığın doğru bilgisine ulaşılamayacağını
C)Aklın bilgisinin kesin, zorunlu ve genel geçer olduğunu
D)İnsanın akıl ya da deney yoluyla nesnel gerçekliği olduğu gibi bilemeyeceğini
E)Varlığın ilk nedenlerinin ve ilkelerinin ancak sezgi yoluyla kavranabileceğini
Çözüm: Parçada "Deneyin yardımı olmaksızın nesnel gerçeklikle ilgili geçerli bir akıl yürütmede bulunulamaz" denmektedir. O halde deneye dayanmayan bir akıl yürütme doğru bilgiye ulaşamaz. Yanıt: B
C )Kritisizm (Eleştiricilik):Bu yaklaşımın kurucusu Kant.(1724-1804) varlığın tam olarak bilinip bilinemeyeceğini, aklın gücünü, bilginin genel geçer olup olmadığını sorgulamıştır. Bundan dolayı Kant'ın felsefesine eleştirel felsefe denmiştir. Rasyonalizm ile Emprizmi uzlaştırmıştır. Bilgi=a priori (deney öncesi bilgi)+a posteriori (deney bilgisi)
Apriori: Tecrübeye, deneyime dayanmayan bilgi, deney öncesi bilgi
Aposteriori: Deneyime dayanan deneyimin sonucu olan bilgi. Deney bilgisi Deney dış dünyaya ilişkin ham maddeyi alır aklın kategorilerinde düzenlenerek bilgi oluşur. Kant'a göre duyulur alanın bilgisi(fenomenler)bilinebilir fakat duyulur olmayan alanın bilgisi numenler(Tanrı, ruh)bilinemezler.
? ÖRNEK SORU: "Algısız kavramlar boş, kavramsız algılar kördür."
Bu ifadede, aşağıdaki yargılardan hangisi vurgulanmaktadır?
A)Bazı kavramların oluşmasında algılar önemli olabilir.
B)Bilginin oluşumunda duyu verileri ile akıl gerekli ve zorunludur.
C)Bilme yetisi insanın her türlü bilgiyi elde etmesinde yetersizdir.
D)Deneyim, izlenim, algı gibi ögeler bilginin temelini oluşturur.
E)Evrensel bilgi olanaksızdır.
Çözüm: Kant bu sözüyle hem aklın hem de deneyin bilgi için gerekli olduğunu vurgulamak istemiştir. O halde bilginin oluşumunda hem duyu verileri hem de akıl zorunludur. Yanıt: B
D)Entüisyonizm (Sezgicilik): Entüsiyonizm (Sezgicilik): Sezgiyi bilginin özelliklede felsefe bilgisinin temeli olarak gören görüşlere sezgicilik adı verilir. Sezgici görüşün temsilcileri, sezginin nesnesini doğrudan doğruya aracısız kavrayan bir bilme yetisi olduğunu düşünürler. H.Bergson’a göre hayat süreden ibarettir. Aralıksız bir oluştur, parçalanmayacak bir bütündür. Zekâ bu hayatın bilgisini vermez. Sürmekte olan hayatın bilgisini sezgiyle kavrayabiliriz demektedir. Gazali ise bu sezgi gücünü "Kalp gözü" olarak ifade eder. Tanrı'dan insanın kalbine gelen bir nur ve sezgidir ki gerçeğin bilgisini verir. Kalp gözünü kullanabilmek için insanın ruhunu maddi haz ve tutkulardan kurtarması gerekir.
Kesin, mutlak, gerçek, kişiden kişiye değişmeyen bilgiler vardır, kaynağı sezgidir. Zekâ ve akıldan ayrı bir bilme gücü olan sezgi, bir bütün halinde eşyayı ve özünü kavrar.
H.Bergson (1859-1941). Sezgi, akıl yürütmeye dayalı bir düşünmenin tersine, bir bütünün birden ve doğrudan kavranmasıdır. Sezgi, nesneyi parçalara ayırmadan aracısız olarak kavrar. Sezgi, yaşamı içten duyup yaşayarak onun doğru apaçık bilgisini verir.
Gazali(1053-1111). Akıl ve bilimin verileriyle gerçek bilgiye ulaşamayacağımızı savunur. Ona göre, hakikate ulaşmanın yolu önermelerden geçmez. Bu yöntemle Allah hakkındaki gerçek bilgiye ulaşılamaz. Allah! ı içimizde hissederek (sezgi ya da içe doğuşla) kavrarız ve böylece Allah hakkında doğru bilgiye ulaşabiliriz.
? ÖRNEK SORU: H.Bergson'a göre, evrensel bilgiye ne rasyonalistlerin savunduğu gibi akıl ile ne de empristlerin savunduğu gibi akıl ile ne de empristlerin savunduğu duyu verileri ile ulaşılır. Bilgi, aracısız bir biçimde doğrudan bir çeşit iç görü elde edilir. Bu yaşamsal gelişmeyi "içinden" yakalamayı sağlar. Örneğin, bir doktor hastasındaki tüm belirtileri gözler, araştırır ve bir anda sezme, kavrama yoluyla tanıya ulaşır.
Bu parçadan hareketle, aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?
A)Evrensel bilginin kaynağı sezgidir.
B)Bilimsel bilgi tek genel geçer bilgidir.
C)Akıl ve sezgi doğuştan her insanda vardır.
D)Evrensel bilgi olanaksızdır.
E)İnsana fayda sağlayan bilgi doğrudur.
Çözüm: Parçada Bergson'a göre, bilgiye "aracısız şekilde doğrudan bir çeşit iç görü ile ulaşılır." denmekte ve bir anda sezme, kavrama yoluyla tanıya ulaşılır vurgusu yapılmaktadır. O halde bilginin kaynağı sezgidir. Yanıt:A
Pozitivizm (Olguculuk). Mutlak bilgiyi olguya dayandırır. Olgu deney ve gözlemin konusu olan ölçülebilen nitelikteki olaylardır. Metafizik yaklaşımları reddeder. Sadece deneysel yönteme ve bilime önem verir. Her şeyi olguya dayandıran, metafizik yaklaşımları reddeden sadece deneysel yöntemlerle ispat edilen bilimsel bilgiyi kabul eden felsefi yaklaşımdır. En önemli temsilcisi olan A.Comte'a göre, düşünce tarihi üç çağdan oluşmaktadır. Teolojik Çağ: İnsanların olayları Tanrı ve Tanrıçalarla, dinle açıklandığı dönem. Metafizik Çağ: Olayların varlıkta, maddede olduğuna inanılan gizli, fizik ötesi güçlerle açıklandığı dönem. Pozitif Çağ: Olayların bilimle açıklandığı dönem. Pozitivizm ile felsefe ikinci plana itilmiş bilimlere çok büyük bir önem verilmiş ve güven duyulmuştur. Comte'a göre felsefenin işlevi bilimin amacını, yöntemini, kavramlarını, ilkelerini incelemek, irdelemek ve geliştirmek olmalıdır.
Analitik Felsefe (Çözümleyici Felsefe, Mantıkçı Pozitivizm). Bilime dayanan bilgi doğru bilgidir. Gerçeğin bilgisine dilsel çözümlemelerle ulaşılır. Felsefenin görevi dilin mantıksal çözümlemeleriyle uğraşmaktır. Dilin yapısı gerçekliğin yapısını belirler. Metafizik problemlerle uğraşmak gereksizdir. Mantık ve matematiğe önem verilmelidir. Wittgenstein, B.Russel başlıca temsilcileridir. Doğru bilgi mantıki dil çözümlemelerinde aranmalıdır. Yani doğru bilgi, bilimsel önermelerin anlamları çözümlenerek, durulaştırılarak elde edilebilir.
? ÖRNEK SORU: Dilimizde yer alan, sıfat niteliğindeki sözcükler, varlık dünyasındaki nitelikleri, sayılar ise nicelikleri ifade eder. Edat görevi gören sözcükler olup biten olayların zaman, yön ve nedenini gösterirken ünlemlerde bir olaya yönelik gösterilen şaşkınlığı, hayranlığı anlatırlar. Buna göre dil ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz?
A)Dilin varlık yapısı ile onun yansıttığı varlığın yapısı arasında bir bağlantı vardır.
B)Dilin temel yapısı, varlık yapısı ile ilgilidir.
C)Dil ile varlık dünyası arasındaki örtüşme aksarsa dilin yapısındaki düşünce anlaşılmaz hale gelir.
D)Dilde gördüğümüz her şeyi varlık dünyasında bir şey karşılar.
E)Dil ile varlık dünyası arasında iletişimsel bir bağ oluşturulmaz.
Çözüm: Parçada dil ile varlık dünyası arasındaki ilişki vurgulanmaktadır. Yanıt: E
Pragmatizm(Faydacılık). Pragmatistlere göre bilgi işe yaradığı, problem çözdüğü, sonuca ulaşmayı sağladığı ve yaşamı kolaylaştırdığı ölçüde doğru ve değerlidir. En önemli temsilcisi W.James ve J. Dewey’dir. Bir önermenin doğru olduğunun biricik göstergesinin onun işe yaraması olduğunu söylemektedir. Bilginin ölçütü faydasıdır.
? ÖRNEK SORU: Dewey'e göre, insanın bilgi edinme eylemi bir sorunla karşılaştığı anda başlar. Örneğin, ormanda kaybolan bir kişi yolunu bulmak için yoğun bir biçimde düşünmeye başlar. Güneşin ve arazinin durumu, şimdiye kadar yürüdüğü yön gibi verileri hesaba katarak bir çözüm, bir bilgi üretir. Eğer ürettiği çözüm ormandan kurtulmasını sağlıyorsa bilgi doğru ,sağlamıyorsa yanlıştır.
Bu parçaya göre, Dewey bilgi edinmede aşağıdakilerden hangisinin önemini vurgulamaktadır?
A)Bilen birine danışmanın
B)Soru sormanın
C)Sezgilerden yararlanmanın
D)Şüphe etmenin
E)Problem çözmenin
Çözüm: Dewey için bilgi edinmede en önemli unsur problem çözmedir. Onun için bilgi, insanın karşılaştığı problemlerin çözümünde faydalı bir alettir. Yanıt: E
E) Fenomonoloji(Görüngü bilim): Kurucusu E.Husserl'e göre duyusal, deneysel olarak verilmiş olan her tek nesnenin biz özü bulunduğunu, bu özün ise yalnızca bilinçle, bir çeşit görüyle kavranabileceğini ileri sürer. Fenomonolojinin temel ilkesi bu özlere gitmek, bu özlerin bilgisini elde edebilmektir. Öz, fenomenin içindedir ve bilinç bu özü sezgi yoluyla kavrayabilir.
FELSEFİ BİLGİ :
Felsefi bilginin temel özellikleri şunlardır: