HİKÂYE (ÖYKÜ)
èOlmuş ya da olması mümkün olan olayları, estetik zevk verecek şekilde anlatan kısa sanat
eserleridir.
èKısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne
aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle romandan
ayrılır.
èKişiler, çoğu zaman hayatlarının belli bir anı ve belli bir olay içinde gösterilir. Bu karakterlerin
çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır.
èHikâyeye bugünkü anlamda ilk edebi kimlik kazandıran İtalyan yazar Boccacio'dur. XVI. Yüzyılda
yazdığı "Decameron" adlı eseriyle ilk öykü örneğini vermiştir.
èXVIII. yüzyılda Voltaire öykü türünde ürünler verir.
èRönesans'ın etkisiyle de XIX. yüzyıl edebiyatının en yaygın türü olmuştur.
èEdebiyatımızda, "Dede Korkut Hikâyeleri", "destanlar" ve "halk masalları"nı saymazsak, Avrupai
tarzda ilk hikâyeler, Tanzimat Edebiyatı Dönemi'nde görülür.
èTürk öykücülüğünü yetkinliğe kavuşturan yazar, Halit Ziya Uşaklıgil'dir.
èHikâye, edebiyatımızda bağımsız bir tür olma özelliğini Milli Edebiyat Dönemi'nde Ömer
Seyfettin'le kazanmıştır.
EDEBİYATIMIZDA "HİKÂYE" İLE İLGİLİ BAZI İLKLER
İlk hikâye denemesi: Müsameretname / Emin Nihat
İlk batılı anlamda hikâye denemesi: Küçük Şeyler / Samipaşazade Sezai
İlk hikâye kitabı: Letaif-i Rivayat / Ahmet Mithat Efendi
İlk kez Anadolu'yu hikâyede gerçek anlamda işleyen: Refik Halit Karay
İlk konuşma diliyle yazan hikâyeci: Ömer Seyfettin
Kölelik konusunu ele alan ilk eser (hikâye): Esaret / Ahmet Mithat Efendi
HİKÂYENİN UNSURLARI
1) OLAY
èHikâyede üzerinde söz söylenen yaşantı ya da durumdur.
èOlay, tektir ve ayrıntılardan arındırılmıştır.
2) KİŞİLER
èOlayın oluşmasında etkili olan ya da olayı yaşayan az sayıda unsurdur.
èÖzellikleri uzun uzadıya anlatılmaz, olayla ilgili belirgin yönleri ortaya konur.
èCanlı, cansız bütün varlıklar öykünün kişisi olabilir.
3) YER
èOlayın yaşandığı çevre veya mekândır. Uzun betimlemelere yer verilmez.
4) ZAMAN
èOlaylar belirli bir zaman diliminde başlar biter.
èBazı hikâyelerde zaman verilmez, sezdirilir.
5) DİL VE ANLATIM
èHikâyenin dili açık, akıcı ve etkili sözcük, deyim, atasözü, tamlamalarla zenginleştirilmiş güzel bir
dil olmalıdır.
èAnlatım ise hikâye kahramanlarından birinin ağzından yapılan anlatım "hikâyede birinci kişili
anlatım" ve yazarın ağzından anlatılanlar: "hikâyede üçüncü kişili anlatım". Olmak üzere iki çeşittir.
HİKÂYEDE PLÂN
1)SERİM
èHikâyenin giriş bölümüdür. Bu bölümde olayın geçtiği çevre, kişiler tanıtılarak olaya giriş yapılır.
2)DÜĞÜM
èHikâyenin bütün yönleriyle anlatıldığı en geniş bölümdür.
3)ÇÖZÜM
èHikâyenin sonuç bölümü olup merakın bir sonuca bağlanarak giderildiği bölümdür.
HİKÂYE ÇEŞİTLERİ
1) OLAY (KLASİK VAK'A) HİKÂYESİ
èBir olayı ele alarak, serim, düğüm, çözüm plânıyla anlatıp bir sonuca bağlayan öykülerdir.
èKahramanlar ve çevrenin tasvirine yer verilir. Kişilerin portreleri, özenle ve ayrıntılı olarak çizilir.
èBir fikir verilmeye çalışılır; okuyucuda merak ve heyecan uyandırılır. Okuyucunun hikâyeyi
yorumlamasına imkân verilmez.
èBu hikâye türüne, Fransız yazar Guy de Maupassant tarafından yaygınlaştırıldığı için,
"Maupassant Tarzı Hikâye" de denir.
è Bu tarzın bizdeki en önemli temsilcileri ise Ömer Seyfettin, Refik Halit Karay, Halide Edip
Adıvar, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Reşat Nuri Güntekin'dir.
2) DURUM (KESİT) HİKÂYESİ
èBir olayı değil günlük yaşamın herhangi bir kesitini ele alıp anlatan öykülerdir.
èSerim, düğüm, çözüm planına uyulmaz.
èKişiler tamamıyla tanıtılmadığı için ve olaylarda kesinlik hâkim olmadığı için okuyucunun hayal
kurması, devamlı hareket hâlindedir.
èMerak ve heyecandan çok, duygu ve hayallere yer verilir; fikre önem verilmez, kişiler kendi doğal
ortamlarında hissettirilir. Olayların ve durumların akışı okuyucunun hayal gücüne bırakılır.
èBu tarzın dünya edebiyatında ilk temsilcisi Rus yazar Anton Çehov olduğu için bu hikâye türüne
"Çehov Tarzı Hikâye" de denir.
èBizdeki en güçlü temsilcileri: Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal, Tarık Buğra ve
Rasim Özdenören'dir.
3) MODERN HİKÂYE
èDiğer öykü çeşitlerinden farklı olarak, insanların her gün gördükleri fakat düşünemedikleri
bazı durumların gerisindeki gerçekleri, hayaller ve bir takım olağanüstülüklerle gösteren
hikâyelerdir.
èGenellikle büyük şehirlerdeki yozlaşmış tipleri, sosyal ve toplumsal bozuklukları; felsefi bir
yaklaşımla, ince bir yergi ve yer yer alay katarak irdeler, gözler önüne seren hikâyelerdir.
è1920'lerde ortaya çıkan bu anlayışın en güçlü temsilcisi Fransız Kafka'dır. Bizdeki ilk temsilcisi
Haldun Taner'dir.