MEDDAH
èMethedici (övücü) taklitler yapıp hoş öyküler anlatarak, canlandırarak halkı eğlendiren sanatçıya
"meddah" denir.
èMeddah hikâye anlatırken konu ve kişilerle ilgili taklitlere başvurur.
èOlay ve kişilerin taklidi ile anlatım zenginleştirilmektedir.
èTürk halk zekâsının ve halkın, olayları karikatürize etme gücünün büyük sanatlarından biri olan
meddahlık, yüzyıllar boyu yaşamış, Türk halkı arasında çok ilgi görmüştür.
èMeddahlık için tek kişilik bir tiyatrodur.
èMeddah, ele aldığı öyküyü, yüksekçe bir yerde oturarak; canlandırdığı kişileri ağız özelliklerine
göre konuşturarak anlatır. Konuşmalar genelde doğaçlama şeklindedir.
èPerdesi, sahnesi, elbiseleri, dekoru, kişileri bulunmayan bu tiyatronun her şeyi, meddahın
zekâsına, bilgisine, söz söylemedeki başarısına bağlıdır.
èMeddah anlatacağı öyküye geçmeden önce "Haak dostum Haak!" diyerek çoğunlukla şu beyitle
öyküye girer:
"Söyledikçe sergüzeşti verir bezme letafet,
Dinle imdi bende-i âcizden hoş bir hikâyet."
(Yaşadıklarını anlattıkça meclise neşe verir.
Şimdi âciz kulundan bir hikâye dinle.)
èMeddah kişilerin ağız özelliklerini taklit ettiği gibi hayvanların, doğanın ve cansız nesnelerin
seslerini de taklit eder.
èMeddahın iki aracı vardır; biri boynuna doladığı mendili (makrame), öteki de elinde uttuğu sopası
(değnek/baston)dır. Mendille çeşitli başlıklar yapar, terini siler. Sopayı da oyunu başlatmak; seyirciyi
suskunluğa çağırmak; kapıyı vurmak için kullanır ya da saz, süpürge, tüfek, at olarak kullanır.
èBitişte özür diler, oyundan çıkan sonucu (kıssa) bildirir.
èDaha sonra anlatacağı öykünün adını ve öyküyü nerede anlatacağını söyler.
èMeddahın anlattığı hikâyeler kent çevresinin malıdır, saraylarda, konaklarda, 16. yüzyıl sonlarından
başlayarak da kahvehanelerde anlatılmışlardır.
èUsta-çırak geleneği içinde sürdürülmüştür.
ORTA OYUNU
èBirçok özelliği karagöze benzeyen ama canlı oyuncularla oynanan bir türü de orta oyunudur.
èÇevresi izleyicilerle çevrili bir alan içinde oynanan, yazılı metne dayanmayan, içinde müzik, dans
ve şarkı da bulunan doğaçlama bir oyundur.
èHalkın ortak malıdır.
èOrta oyunu kesin biçimini ve orta oyunu adını 19. yüzyılda almıştır. Seyircilerin çevrelediği boş,
meydanlık bir alanda oynandığı için bu ismi almıştır. Bu oyun; kol oyunu, meydan oyunu, taklit
oyunu, zuhurî gibi adlarla da anılmıştır.
è Orta oyunu, han ya da kahvehane gibi kapalı yerlerde de oynanmakla birlikte, genel olarak açık
yerlerde ortada oynanır.
èOyunun oynandığı yuvarlak ya da oval alana palanga denir. Oyunun dekoru; yenidünya denilen
bezsiz paravandan ve dükkân denilen iki katlı kafesten oluşur. Yenidünya ev olarak, dükkân da iş
yeri olarak kullanılır. Dükkânda bir tezgâh, birkaç hasır iskemle bulunur. Oyuncuların giyim
kuşamlarını koydukları sandığa ise pusat denir.
èOrta oyununun da yazılı bir metni yoktur.
èNükte ve cinasa önem verilir. Şive taklitleri yapılır.
èOrta oyununun kişileri ve fasılları Karagöz oyunuyla büyük oranda benzerlik gösterir. Oyunun en önemli iki kişisi Kavuklu ile Pişekâr'dır. Kavuklu, Karagöz oyunundaki Karagöz'ün karşılığı, Pişekâr da Hacivat'ın karşılığıdır. Kavuklu, bilimsel anlayıştan uzak, fakat arif, halk adamını temsil etmektedir. Pişekâr ise, Osmanlıca kelimeler kullanmakta yetenekli, okumuş insanı temsil etmektedir.
èOrta oyununda da gülmece ögesi mizahî unsurlarla topluma mesajlar verir ve insanları bilgilendirir.
èDiğer oyun kişileri, gölge oyunundaki kişilerle büyük benzerlik gösteren kalıplaşmış tiplerdir. Bunlar arasında Arap, Acem, Kastamonulu, Kayserili, Kürt, Frenk, Laz, Yahudi, Ermeni vb. sayılabilir. Çeşitli mesleklerden, yörelerden, uluslardan insanların meslekî ve yöresel özellikleri, ağızları taklit edilir. Kadın kılığına girmiş erkeğe Zenne denir.
èUsta-çırak geleneği içinde yüz yıllar boyu sürmüştür.
Orta Oyununun Bölümleri
1 Mukaddime (Giriş)
èZurnacı, Pişekâr havası çalar. Pişekâr çıkar ve izleyiciyi selâmladıktan sonra zurnacıyla konuşur.Bu konuşmada, oynanacak oyunun adı bildirilir. Daha sonra zurnacı Kavuklu havasını çalar. Kavuklu ile Kavuklu arkası oyun alanına girer. Kavuklu ile Kavuklu arkası arasında kısa bir konuşma geçer. Sonra bu kişiler birden Pişekâr'ı görüp korkarlar ve korkudan birbirlerinin üstüne düşerler.
2 Muhavere (Söyleşme)
èKavuklu ile Pişekâr'ın birbirleriyle tanıdık çıktıkları tanışma konuşmasıyla başlar.
èKavuklu ile Pişekâr'ın birbirinin sözlerini ters anlamaları bir gülmece oluşturur ki buna arzbâr denir.
èArzbârdan sonra tekerleme başlar. Tekerlemede Kavuklu, başından geçen olağan dışı bir olayı Pişekâr'a anlatır. Pişekâr da bunu gerçekmiş gibi dinler, sonunda bunun rüya olduğu anlaşılır.
3 Fasıl (Oyun)
èOyunun asıl bölümü, belli bir olayın canlandırıldığı fasıl bölümüdür.
èOrta oyunu fasılları genellikle olay dizisinde gelişir.
a) Dükkân dekorunda gelişen olaylarda genellikle Kavuklu bir iş arar. Pişekâr'ın ona iş bulmasıyla olaylar gelişir.
b) İkinci olaylar dizisi yenidünya denilen ev dekorunda geçer. Zennenin Pişekâr aracılığıyla ev araması ve bir eve yerleşmesi biçiminde olaylar gelişir.
4 Bitiş èOyunun son bölümüdür. Pişekâr, izleyicilerden özür dileyerek gelecek oyunun adını ve yerini bildi-rir ve oyunu bitirir.