Yumuşama Dönemi ve Sonrası 2 * - TYT AYT 2023 (YKS 2023) Uzaktan Eğitim

Sınavlara CANLIDERSHANE.NET Uzaktan Eğitim ile hazırlanın kazanın

YUMUŞAMA DÖNEMİNDEKİ DİĞER ÖNEMLİ GELİŞMELER
Petrol, elektrik ve otomotiv sektörlerinde önemli üretim artışı oldu. Bu gelişmelerle dünya ekonomisi hızlı bir büyüme dönemi yaşadı. Uluslararası ticaret hacmi % 7 oranında büyüdü. Ayrıca büyüme işsizlik oranını da düşürdü. Uydu teknolojisi sayesinde de televizyon programları uluslararası bir boyut kazandı. İlk kez "1964 Tokyo Olimpiyatları" canlı televizyon yayını ile bütün dünyaya ulaştırıldı. Fransa'da "68 Kuşağı" öğrenci hareketleri başladı. Zamanla bu hareket öğrenci ve işçi hareketleri şeklinde dünyaya yayıldı. Devletlerin ekonomik kalkınma politikalarına hız vermeleriyle beraber ekonomik kalkınmada önemli bir ivme yakalandı, bundan dolayı bu döneme "Muhteşem Otuzlar (1945–1975)" dendi. Bilimsel ve teknolojik anlamda önemli buluşlar yapılarak füze sistemlerinde önemli ilerlemeler sağlandı. SSCB 1957'de ilk uzay aracı olan Sputnik'i uzaya fırlattı. Bir yıl sonra da ABD, Ulusal Havacılık ve Uzay dairesini (NASA) kurarak ilk uydusunu uzaya gönderdi. 1961'de Rus Yuri Gagarin, Vostok–1 uzay aracı ile ilk kez uzaya giden insan oldu. 1969'da Amerikalı astronot Neil Amstrong aya inince ABD uzay yarışında öne geçti. İlk bilgisayarı insanlık tanıdı. 1978'de APPLE'ın fabrikalarda kullanılmasıyla bilgisayar, sanayi alanına girdi. İletişimdeki baş döndürücü gelişme "interneti" ortaya çıkardı. 1969 yılında ilk olarak ABD'de bilim adamları arasındaki iletişimi sağlamak maksadı ile deneme niteliğinde olan "ARPANET" Amerikan Gelişmiş Savunma Araştırmaları Dairesi kuruldu. Daha sonra "ARPANET" ABD'deki bütün üniversitelerin araştırma kuruluşlarının bilgisayarlarını bünyesinde toplayarak büyüdü. 1991'de ABD'de internetin, ticari amaçla kullanılmasını engelleyen tüm kısıtlamalar kaldırıldı. Çin'de Mao'nun önderliğinde "Kültür Devrimi" başladı. Ancak devrim yüz binlerce Çinlinin ölümüne mal oldu. Hızlı sanayileşme ve tarımda makineleşme hem ülkeler içinde şehirlere hem de üçüncü dünya ülkelerinden sanayileşmiş ülkelere göçü tetikledi. Bilimsel ve teknolojik gelişmelerle ulaşılan düzey ve gelecek konusundaki bilinmezlik, edebiyatta post modern (modern ötesi) anlayışın 1960'lardan itibaren hâkim olmasına yol açtı. 1950'lerde ortaya çıkan "Rock And Roil" tarzı bu dönemde de etkisini sürdürdü. Heavy Metal müzik türü ve bu türün temsilcisi olan Rolling Stones grubu döneme damgasını vurdu. Olimpiyatlar, FİFA Dünya Kupası, Avrupa Futbol Şampiyonası, Akdeniz Oyunları, UEFA müsabakaları, FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası ve FIVB Dünya Voleybol Şampiyonaları önem kazandı, bu etkinlikler televizyon kanalları ile neredeyse bütün dünyaya ulaştırıldı. Türkiye 1971 yılında düzenlenen Akdeniz Oyunları'na ilk kez ev sahipliği yaptı.

 YUMUŞAMA DÖNEMİNDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI

I) Türkiye- ABD İlişkileri
1960'lı yıllardan itibaren Türk-Amerikan ilişkilerinde Kıbrıs Meselesi önemli rol oynadı. "Küba Krizi"ne bağlı olarak 1963'te Türkiye'deki ABD'ye ait Jüpiter füzelerinin bilgi verilmeden sökülmesi ve Türk-Yunan meselelerinde ABD'nin Yunan yanlısı politikası iki ülke arasında güven bunalımını doğurdu. Bu dönemde Kıbrıs meselesinde ABD'nin tavrını ortaya koyan Johnson Mektubu ve 1975–1978 yılları arasındaki ambargo dönemi Türk – Amerikan ilişkilerinde sarsıntılara yol açtı. Türkiye'nin Makarios'un yaptığı önerileri reddetmesi, Kıbrıs meselesinde iki toplum arasındaki gerginliği arttıracak,  Rum çeteler Türk köylerini yakıp yıkarak 25 bin Türk'ü göçe zorlayacak, 24 Aralık'taki "Kanlı Noel" denilen ve 24 Türk'ün şehit edildiği olay üzerine Türk savaş uçakları Lefkoşa üzerinde ilk uyarı uçuşunu yapacaktı. 1964'te Yunanistan'ın Ada ya daha çok asker ve silah göndermeye başlaması, Barış Gücü Kıbrıs'a henüz gelmeden Rum çetelerinin saldırıya geçmesi Türkiye'nin Kıbrıs'a müdahale kararı almasına yol açtı. Ancak bu kararın uygulanmasını istemeyen ABD Başkanı Johnson, yazdığı mektupla Türkiye'yi kararından vazgeçirmeye çalıştı. Mektubun ardından Türkiye müdahale kararından vazgeçmiştir. Ardından da İsmet İnönü 21 Haziran 1964'te ABD'ye giderek başkan Johnson ile bir görüşmede bulunmuştur.

Türkiye ile Yunanistan Arasındaki Diğer Sorunlar

Ege Adalarının Silahlandırılması
Yunanistan, özellikle 1963 Kıbrıs bunalımından itibaren Ege Denizi'nde Türkiye kıyılarına yakın olan adalarla birlikte 1947'de İtalya'dan aldığı Meis ve On İki Ada'yı, Lozan Antlaşması'na aykırı olarak gizlice silahlandırmaya başladı.
Bunun üzerine Türkiye bu konuyla ilgili 1964'ten itibaren farklı, zamanlarda Yunanistan'a verdi. 1974'ten itibaren Yunanistan, Ege adalarını açık olarak silahlandırmaya devam etti.

Kıta Sahanlığı Sorunu
Yunanistan'ın Kıbrıs Sorunuyla beraber Ege denizinde Türkiye'nin egemenliğini kısıtlayıcı uygulamalara başvurmasının bir diğer konusu Kıta Sahanlığı Meselesi olmuştur. Yunanistan 1961'den itibaren şirketlere Ege Denizi'nin kuzey ve batı kıyılarında petrol arama ruhsat vermeye başladı.1970 başlarında arama ruhsat alanını Doğu Ege'yi kapsayacak şekilde genişletti. Böylece Yunanistan Ege Denizi'nde Türkiye ile deniz sınırlarını kendisine göre belirlemeye çalışması iki ülke arasında anlaşmazlığa sebep oldu.

1961'den itibaren Ege denizinde petrol aramaları için çalışmalar başlatan Yunanistan bunu daha da ileri götürerek Ege Denizi'nin sınırlarını kendi çıkarları çerçevesinde belirlemek için kıta sahanlığı sorununu çıkardı.

Ege Hava Sahası (FIR Hattı – Uçuş Bilgi Bölgesi) Sorunu
Türkiye, Yunanistan'ın 1931'e kadar 3 mil olan hava kontrol sahasını 10 mile çıkarmasına iki ülke arasındaki iyi ilişkilerden dolayı tepki göstermemişti. Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO)'nun 1952'deki bölge toplantısında, Türk Ege kara suları sınırını FIR hattı olarak kabul etmesi, Ege Denizi üzerindeki hava sahasının kontrolünü büyük ölçüde Yunanistan'a bıraktı. 1974'e kadar bir problem oluşturmayan FIR hattı, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında Türkiye'nin güvenliğini tehdit eder boyuta ulaşınca,  Türkiye 6 Ağustos'ta yayınladığı ÖNEMLİ HATIRLATMA bildirimi ile yeni bir FIR hattı oluşturdu. Bu hatta göre; Türkiye yönünde uçuş yapan her uçak Türk kıyılarına 50 mil kala durumunu ve uçuş planını Türk yetkililerine bildirecekti. Yunanistan ise Kıbrıs Barış Harekâtı'ndan sonra, 16 Ağustosta Ege Denizi'nin tümünü "tehlikeli bölge" ilan ederek ve bölgede FIR hizmetlerini durdurarak Ege semalarını uluslararası hava trafiğine, dolayısıyla da Türk sivil ve askerî uçaklarına kapattı. Türkiye'nin Ege'deki haklarını zedeleyen bu durum, özellikle sivil havacılık yönünden çeşitli zorluklarla karşılaşılmasına ve iki ülke arasında da yeni bir sorunun ortaya çıkmasına yol açtı. NATO'nun Türkiye ve Yunanistan ile yaptığı temaslar sonucunda her iki tarafın da daha önceden almış olduğu Ege hava sahası ile ilgili kararları yürürlükten kaldırmaları ile sorun çözüldü ve Ege Denizi tekrar sivil hava trafiğine açıldı.

YUMUŞAMA DÖNEMİNDE TÜRKİYE'DE MEYDANA GELEN ÖNEMLİ GELİŞMELER

Menderes Hükümeti'nin düşürülmesinin ardından 1961'de Türkiye'nin 3. anayasası yapılan referandumla %60,4 oyla kabul edildi. 26 Ekim 1961'de yapılan seçimle tek aday Cemal Gürsel cumhurbaşkanlığına getirildi. Seçimlerden sonra cumhurbaşkanı tarafından görevlendirilen CHP lideri İsmet İnönü de AP ile anlaşarak Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk koalisyon hükümetini kurdu, fakat 1 yıl sonra koalisyon dağıldı. Yerine AP'nin dışındaki meclisteki tüm partilerin katılımıyla yeni bir koalisyon hükümeti kuruldu. 1965'te AP lideri Süleyman Demirel'in çabalarıyla Suat Hayri Ürgüplü başkanlığında yeni bir koalisyon hükümeti kuruldu. 28 Mart 1966 yılında Cevdet Sunay Türkiye Cumhuriyeti'nin 5. cumhurbaşkanı olarak seçildi. 23 Ocak 1970'de imzalanan bir protokol ile Türkiye'nin Avrupa Ortak Pazarı'na üye olması 22 yıllık bir geçiş sürecine bağlandı. Ekonomik çalkantıların, işçi grevlerinin artması ve sağ- sol çekişmesine dayalı öğrenci olaylarının yoğunlaşmasına karşı hükümetin tutumundan rahatsız olan ordu 11 Mart 1971'de Yüksek Askeri Şura toplantısında verdiği muhtıra ile Demirel Hükümeti'ni düşürdü. 25 Aralık 1973'te Türkiye Cumhuriyeti'nin ikinci cumhurbaşkanı İsmet İnönü vefat etti. 1960 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) kuruldu, ardından da planlı ekonomiye girme çabaları başladı ve 1962 yılında yapılan bir yıllık ekonomi planının başarıya ulaşması üzerine beş yıllık kalkınma planları hazırlanmaya başlandı. 1963–1967 yılları arasındaki Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ile 1968–1972 yıllarını kapsayan İkinci Beş Yıllık Kalkınma Planı ekonomik ve siyasi bunalımların sonunda istikrarlı bir büyüme hızı ve kalkınma sağlanması amacıyla 15 yıllık bir perspektif içinde hazırlandı. Türkiye ekonomisi 1970'lerde ve özellikle bu dönemin ikinci yarısında enflasyon ve dış ödeme güçlükleri dolayısıyla zor günler geçirdi. Bu dönemde istikrarsız koalisyon hükûmetleri, 1973 petrol krizi, 1974 Amerikan ambargosu ve işçi dövizlerindeki azalma ekonomik gerilemeye neden oldu. Türkiye'de 1977 yılında dış ticaret dengeleri bozulmaya başladı. Ülkede birçok temel malda kuyruklar, karaborsa ve aşırı fiyat artışı görüldü. Türk lirasının yabancı paralar karşısında değeri hızla düştü. Bunun sonucunda bütçe açığı büyüdü, enflasyonda hızlı bir artış oldu.  Cari işlemler dengesi önemli ölçüde açık verdi. Ekonomideki kötü gidişat 24 Ocak 1980 kararlarını doğurdu. 12 Şubat 1971'de TOFAŞ açıldı. 12 Eylül 1980 tarihinde de, kötü gidişatı durdurmak isteyen ordu yönetme el koydu. Ordu bununla da kalmadı,  1961 anayasası yürürlükten kaldırdı, parlamento ve siyasi partiler ile dernek, sendika vb. pek çok sivil toplum kuruluşunun kapısına kilit vurup demokrasiyi askıya aldı. Kenan Evren cuntası,  Prof. Orhan Aldıkaçtı başkanlığındaki komisyona yeni bir anayasa hazırlatıp, anayasayı 7 Kasım 1982'de halkoyuna sunarak kabul ettirdi.

6 Kasım 1983 seçimlerine Anavatan Partisi (ANAP), yapılan seçimlerden galip çıkarak hükümeti kurdu.

Bu arada, bu süreçte ülkemizde kültürel ve sanatsal alanda gelişmeler de yaşandı. Bunlardan bazılarını vermemiz gerekirse; Edebiyatta 1950 sonrasında görülen edebî akımlar etkilerini 1960'lara kadar sürdürdü. Garipçilere karşı ortaya çıkan "İkinci Yeni Akımı" 1960'ların ortalarına kadar etkisini devam ettirdi. Bu akımın temsilcileri arasında Edip Cansever, İlhan Berk, Cemal Süreya, Turgut Uyar ve Sezai Karakoç gibi isimler kendini gösterdi. Daha önceki dönemlerde başlayan "köy romancılığı" Fakir Baykurt'un "Yılanların Öcü", Şevket Süreyya Aydemir'in "Toprak Uyanınca" eserleriyle ön plana çıktı. 1970'lerden itibaren toplumdaki politikleşmenin hızlanması, çarpık kentleşmenin meydana çıkardığı sorunlar ve işsizliğe bağlı dış göç, edebiyatın başlıca konularını oluşturdu. 1960–1970 yılları tiyatro topluluklarının artması, yeni yazarların yetişmesi, yeni konularla yeni türlerin denenmesi ve seyirci sayısındaki artışla Türk tiyatrosu için önemli bir dönem olmuştur. Zeki Alasya ve Metin Akpınar tarafından kurulan Devekuşu Kabare Tiyatrosu günlük konuların eleştirel bir biçimde ele alındığı müzikli güldürülerle tanınarak ön plana çıktı. Bu dönemde geleneksel Türk tiyatrosunun özelliklerinden yararlanılarak çağdaş Türk tiyatrosu oluşturma yolunda ciddi çalışmalar yapıldı,  Batı tarzı müzikli oyunlar sahnelendi. Keşanlı Ali Destanı, Yedi Kocalı Hürmüz, Kanlı Nigar, Sersem Kocanın Kurnaz Karısı, Üç Karagöz, Kurban Sultan Gelin, dönemin farklı özelliklerini yansıtan eserlerdir. Türk Sineması toplumsal sorunlara ağırlık vererek gelişme gösterdi. Metin Akpınar, Zeki Alaysa, Münir Özkul, Adile Naşit, Şener Şen ve Kemal Sunal sosyal içerikli konuları güldürü yoluyla işleyen filmlerde rol aldılar. Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Ediz Hun, Tarık Akan, Tanju Gürsu, Hulusi Kentmen, Kadir İnanır, Filiz Akın, Türkan Şoray, Fatma Girik, Hülya Koçyiğit gibi sanatçılar Türk sinemasının lokomotifi oldular. Orhan Gencebay, Ferdi Tayfur, Müslim Gürses, Hakkı Bulut gibi sanatçılar Türk toplumunu arabesk müzikle tanıştırdı. 1963'te Metin Erksan'ın "Susuz Yaz" filmi, Berlin Film Festivali'nde "Altın Ayı" ödülünü kazanarak uluslararası alanda önemli bir ödülün sahibi oldu. Türk sinemasının gelişme göstermesiyle ilk kez 1964'te Antalya Film Festivali düzenlenmeye başlandı. Ömer Lütfi Akad, Metin Erksan ve Halit Refiğ, Memduh Ün dönemin önemli yönetmenlerindendir. 1965 yılında Türk müziğine yeni sesler kazandıran Altın Mikrofon Yarışması düzenlenmeye başlandı. Bu ilk yarışmada birinciliği kendi bestesi "Gençliğe Veda" ile Yıldırım Gürses aldı. Bu yarışmanın kazandırdığı müzisyenlerden Cem Karaca ve Erkin Koray, 60'ların sonunda yaptıkları çalışmalarla Popüler Batı Müziği'ne yeni bir yön verdiler. Moğollar isimli grupla 1970'te "ileri teknikle zengin folklor öğelerini birleştirmek" amacıyla Anadolu-Rock adı altında yeni bir müzik tarzından ilk kez bahsedildi. 31 Ocak 1968'de TRT, ilk televizyon yayınına başladı.