MANTIK VE DİL:
Mantık sözcüğünün, “konuşma, söyleme” anlamına gelen nutuk sözcüğünden türemiş olması mantığın köken bakımından dil ile ilişkisini açıkça gösterir.
Dil bilgisi, bir toplumun diliyle ilgili kuralları içerirken mantık tüm insanlığın düşüncesine ait evrensel kuralları içerir. Dil, düşüncelerimizi aktarmak için kullandığımız bir iletişim aracıdır.
Düşüncelerimizin (dolayısıyla akıl yürütmelerimizin) bağlı olduğu kuralların (mantık kurallarının) incelenebilmesi için dilin özelliklerinin de bilinmesi gerekmektedir. Çünkü düşünce dile bağımlıdır, düşünce dili sıradan bir araç gibi kullanmaz. Yerinde ve doğru bir söz bulunamamışsa düşünce eksik kalır. Bu nedenle hatasız konuşmanın kurallarını veren dil bilgisi ile doğru düşünmenin kurallarını veren mantık arasında sıkı bir ilişki vardır.
Düşünce ile dil arasında doğrudan bir ilişki vardır.
Mantığın konusu doğru ve tutarlı düşünme olduğuna göre bu doğru ve tutarlı düşüncelerin, fikirlerin dil ile doğru bir şekilde ifade edilmesi gerekir.
Ayrıca dilin etkili bir biçimde kullanılması düşüncenin etkisini etkiler.
Bu konu ile ilgili 12.yüzyılda yaşamış sevgi şairimiz Yunus Emre, söz ve dil ile ilgili şöyle der:
Sözünü bilen kişinin,
Yüzünü ağ ede bir söz.
Sözünü pişirip diyenin,
İşini sağ ede bir söz.
X X X X X X
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı,
Söz ola ağulu aşı,
Bal ile yağ ede bir söz.
Ayrıca, bu konu ile ilgili Anadolu pedagojisinde çok değerli söz dizeleri mevcuttur:
‘Dilimin sınırları, dünyamın sınırlarıdır.’
Kısaca dil, çok güçlü bir araçtır.
DİLİN GÖREVLERİ:
1-Dilin bildirme görevi vardır.
Dilin inanç, tahmin veya bilgileri iletmek amacıyla kullanılmasıdır. Dil, bu görevini önermeler aracılığıyla yerine getirir. Bu nedenle doğru ya da yanlış değerleri alabilir. Mesela; Trabzon, Karadeniz’in en büyük şehridir (bilgi). Yarın hava güneşli olacak (tahmin). İnançlı insanlar intihara daha az meyillidir (inanç).
Yaşanılan duygu ve düşünceleri ifade etmesine denir.
Örnek:Anneler duygusal insanlardır.
2-Dilin belirtme görevi vardır.
Dilin belirli bir duygusal tepkiyi veya tavrı dışa vurma amaçlı kullanılmasıdır. Dilde bu görevi ünlemler (!) yüklenir. “Vah vah!”, “Çok yazık!”, “Yaşasın!” gibi ünlemsel işaretlerle duygular dile getirilir.
Dilin belirtme görevini bazen de soru kipleri üstelenebilir. “Nasıl, sınavı iyi geçmedi mi?”, “Yaş otuz beş, yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün…” örnekleri gibi
duygusal bir tepkiyi otaya koyar.
Örnek:
Çok kaygılıyım,
Çok üzgünüm gibi.
3-Dilin yaptırma görevi vardır.
Dilin, insanların davranışlarını etkileme ve yönlendirme amaçlı kullanılmasıdır. Dil, emir kipindeki cümlelerle yaptırma görevini yüklenmektedir. Mesela, “dersini çalış.” Ayrıca dolaylı anlatımlarla da dilin yaptırma görevi ortaya çıkabilir. Mesela, “dersini çalıştın mı?” söylemi aslında “Dersini çalış” ın dolaylı anlatımıdır. Yani karşımızdakini dolaylı bir şekilde davranışı yapmaya itme amacı güdülmektedir.
İnsanları etkileme ve yönlendirmede kullanılan bir işlevi vardır.
Örnek:
Söz ola kese savaşı,
Söz ola kestire başı
4-Dilin törensel görevi vardır.
Dilin, insani ilişkilerde bulunmak amacıyla kullanılmasıdır. “Günaydın”, “Nasılsınız?” , “Merhaba” , Sıhhatler olsun!” gibi sözler dilin törensel görevini yerine getirir. Bu sözlerin asıl görevi toplumsal ilişkileri başlatmak, kolaylaştırmak, ilişkileri güçlendirmektir.
Dilin insan ilişkilerinde bulunmak, iletişim kurmak amacıyla olan işlevlerine denir.
Örnek:
Günaydın, iyi günler gibi
5-Dilin Eylemsel grevi vardır:
Dili, iş görme, eylemde bulunma amaçlı kullanmadır. Mesela, söz vermek, yemin etmek, kabul etmek, onaylamak bu eylemsel görevi yerine getiren sözlerdir. Mesela, seni Trabzonspor maçına götüreceğime söz veriyorum.” diyen bir kimse, doğrudan doğruya “söz verme” dediğimiz dilsel eylemde bulunur.
Dilin onaylama, kabul ettirme, söz verme gibi amaçlarla kullanılmasıdır.
Örnek:
‘Sana söz veriyorum, bu hafta işi bitireceğim.’
‘Artık sabırlı olup öfkemi kontrol edeceğim.’ gibi.