Öğrenme - Bellek - Düşünme 1 * - TYT AYT 2023 (YKS 2023) Uzaktan Eğitim

Sınavlara CANLIDERSHANE.NET Uzaktan Eğitim ile hazırlanın kazanın

ÖĞRENME DÜŞÜNME BELLEK       

Öğrenme: yaşantı ve tekrar sonucu davranışlarda meydana gelen kalıcı davranış değişikliklerine öğrenme denir. 

Bu anlamda iç dürtü, içgüdü, refleks, büyüme ve olgunlaşma sonucu meydana gelen davranış değişiklikleri öğrenme değildir. Mesela; açlık, susuzluk, annelik gibi iç dürtüler organizmayı harekete geçirir. Bu iç dürtüler sonucu meydana gelen davranışların çoğu doğuştan kazanılmıştır. Arının bal yapması, örümceğin ağ örmesi, ördeğin yüzmesi içgüdüsel davranışlara; şiddetli gürültüyle irkilme refleksif bir davranışa örnektir. 

Öğrenme Türleri ve Süreçleri 

1.Koşullanma yoluyla öğrenme: Koşullanma: 

Organizmanın daha önce tepkide bulunmadığı bir uyarıcıya, bu uyarıcının tepkide bulunduğu bir uyarıcıyla birlikte verilmesiyle bu uyarıcıya tepkide bulunmasıdır.  Koşullanma klasik ve edimsel olarak ikiye ayrılır.

 

a.Klasik Koşullanma: İstenen davranışı ortaya çıkarmak için doğal uyarıcı ile beraber koşullu uyarıcı verilerek organizmanın tepkide bulunmasının sağlandığı koşullanmadır. 

 

b.Edimsel Koşullanma: Bir davranışın sonucu istenen bir durum yaratan, davranışın arkasından olumlu pekiştireç verilerek yapılan koşullanmaya edimsel koşullanma denir. Organizmanın istenen tepkiyi göstermesinden sonra doğal uyarıcı(koşullu) verilir.

 Pekiştireç: Koşullanmada organizma üzerinde olumlu etki yaratarak davranışın ortaya çıkma olasılığını artıran uyarıcılara pekiştireç denir. 

Pekiştireç olumlu ve olumsuz pekiştireç olmak üzere 2’ye ayrılır. 

Bir davranışın sonucunda ortamda bulunmayan bir uyarıcının ortama katılması ve bu uyarıcının o davranışın tekrarlanma ihtimalini artırması olayına olumlu pekiştirme denir. Bir davranış ortamdaki hoş olmayan bir uyarıcıyı ortadan kaldırıyor ve bu istenen davranışın tekrarlanma ihtimalini artırıyorsa buna olumsuz pekiştirme denilir.

 Hem olumlu hem de olumsuz pekiştireç organizmanın hoşuna giden bir etki yaratır ve davranışın yapılma sıklığını artırır.

 Ceza: Bir davranışın arkasından gelen ve organizma için hoşa gitmeyen bir durum yaratan uyarıcılara ceza denir. Ceza olumsuz pekiştireç değildir. Ceza, istenmeyen davranışa verilirken olumsuz pekiştireç, istenen davranış ortaya çıktığında ortamdan çekilmektedir.

 --Premack İlkesi: Organizma birçok etkinlik yapmaktadır. Bunlardan bir kısmını çok sık, severek yapmakta; bir kısmını ise daha az yapmaktadır. Bu durumda organizmanın çok sık yaptığı etkinlikler daha az yapılan etkinlikleri pekiştirmek için kullanılabilir.

Koşullanma ile İlgili Kavramlar:

 a) Genelleme:

 Bir uyarıcıya koşullanmış organizmanın benzer uyarıcılara da aynı tepkiyi göstermesidir. 

b) Ayırt etme: 

Organizmanın benzer uyarıcılar arasından koşullandığı uyarıcıyı tanıyıp tepki göstermesine denir. 

c) Sönme:

 Pekiştirilmeyen davranışın unutulmasıdır. d) Kendiliğinde Geri Gelme: Sönmeden sonra pekiştirilen davranışın tekrar hatırlanmasıdır.

2.Model Alarak Öğrenme: 

Bireyin başkasını taklit ederek davranışı öğrenmesine denir. Gözlem yoluyla öğrenme her zaman taklit unsurunu içermek zorunda değildir. Örneğin, futbol kursuna giden arkadaşının çok yorulduğunu gören genç, bu kursa gitmekten vazgeçer. Burada çocuk, gözlem yoluyla öğrenmiştir ancak modeli taklit etmemiştir. 

Model alma ile ilgili kavram ve prensipler aşağıda belirtilmiştir. 

Dolaylı Pekiştirme: 

Araştırma sonuçları davranışı pekiştirilen modeli izleyen bireylerin, modelin davranışını daha fazla taklit ettiklerini göstermektedir. Örneğin, oyuncakları topladığı için takdir edilen bir çocuğu gözlemleyen diğer çocuklar oyuncakları toplamaya daha istekli olur. Buna dolaylı pekiştirme denir. 

Dolaylı Ceza: 

Örneğin, ödevini yapmayan arkadaşının eksi aldığını gözlemleyen öğrenci derse ödevini yaparak gelir. Toplumda cezaların caydırıcılığı derken kastedilen dolaylı cezadır. 

Dolaylı Güdülenme: 

Örneğin; iyi bir üniversiteyi bitiren kuzeninin çok iyi imkânlara sahip olduğunu gören bir genç, üniversite sınavına daha istekle hazırlanır. 

Dolaylı Duygu: 

Örneğin; böcek gördüğünde korkan annesini model alan çocuk, böceğin korkulacak bir yaratık olduğunu düşünerek ondan korkmaya başlar. Birçok kişinin hiç yılan görmemesine rağmen yılandan korkması buna örnektir. 

3.Bilişsel Öğrenme: Algılama, düşünme, hatırlama gibi zihinsel süreçlerle yapılan öğrenmeye denir. İnsan öğrenmelerinin çoğunda bilişsel öğrenme ön plandadır. Çeşitli bilişsel öğrenme modelleri vardır. 

Kavrayarak Öğrenme (Sezgisel, İçgörüsel Öğrenme): Çözülmesi gereken problemin kavramları, elemanları arasındaki ilişkinin farkına birden bire varılarak öğrenmenin gerçekleşmesidir. Yani aniden kavrayış durumudur. 

Psikomotor (Devimsel) Öğrenme: Daha çok becerilerin geliştirilmesine yönelik bir öğrenmedir. Bu öğrenme bir işin, davranışın nasıl daha iyi, hızlı, doğru ve hatasız yapılacağının öğrenilmesidir. 

Deneme-Yanılma Yolu ile Öğrenme: Sorunun çözümünü bulana kadar birçok yolun denenmesi yöntemi ile öğrenmenin gerçekleştirilmesidir. Hem koşullanma sürecinde hem de bilişsel öğrenme sürecinde deneme-yanılma süreci vardır. 

Farkına Varmadan Öğrenme (Örtük Öğrenme): Tolman, yaptığı araştırmalar sonucunda bazı öğrenmelerin istem dışı gerçekleştiğini kanıtlamıştır ve bu tür öğrenmelere “gizli (örtük) öğrenme” adını vermiştir. Bu öğrenme, öğrenmeye yönelik herhangi bir çaba sarf etmeden ve istek duymadan gerçekleşir. 

Çoğu zaman ihtiyaç anında davranışa dönüştüğü zaman öğrenmenin olduğu fark edilir.

 ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER 

1. Öğrenenle İlgili Faktörler 

2. Öğrenme Yöntemiyle İlgili Faktörler

 3. Öğrenilecek Konuyla İlgili Faktörler 

a) Öğrenenle İlgili Etkenler Güdülenme (Motivasyon): Bireyin öğrenmeye istekli hâle gelmesidir. Öğrenmenin en önemli koşullarından biri olan güdülenme bireyi öğrenmeye özendirir ve davranışa yön verir. 

Olgunlaşma: Öğrenmenin gerçekleşmesi için gerekli bedensel ve zihinsel yeterliliğe sahip olmaya olgunlaşma denir.

 Türe Özgü Hazır Olma: Organizmanın herhangi bir davranışı öğrenebilmesi için gerekli olan biyolojik donanıma sahip olmasıdır. 

Genel Uyarılmışlık Hâli: Kişinin bilincinin tamamen açık olduğu ve dikkatini yapacağı işe verebildiği uyanıklık durumudur. İyi bir öğrenme için organizmanın yeterli derecede uyarılmış olması gerekir. Yetersiz ya da aşırı uyarılma, öğrenmeyi olumsuz etkiler. 

Kaygı: Bir huzursuzluk hissi, nedeni bilinemeyen bir korkudur. Belirli bir düzeydeki kaygı, organizmayı olumlu etkiler. Aşırı kaygı ya da kaygının hiç olmaması ise öğrenmeyi genellikle olumsuz etkilemektedir.

 Transfer: Önceden öğrenilenlerin, sonradan öğrenilenleri etkilemesine transfer denir. Transferin gerçekleşmesi için bu iki konu arasında benzerlik olması gerekir.

 Pozitif Transfer: Önceden öğrenilenlerin, yeni öğrenmeleri kolaylaştırmasıdır. Bisiklete binmeyi bilen biri motosiklete binmeyi de kolayca öğrenir. 

Negatif Transfer (Alışkanlık Çatışması): Önceden öğrenilenlerin, yeni öğrenmeleri zorlaştırmasıdır. Q klavye kullanan biri F klavye kullanırken zorlanabilir.

Öğrenilecek Malzeme ile İlgili Etkenler

 a) Öğrenilecek konu (malzeme) öğrenenin beden ve zihin gelişimine uygun olması gerekir.

 b) Öğrenilecek konu öğrenenin ilgisini çekiyorsa ve ihtiyacını karşılıyorsa daha kolay öğrenme olur.

 c) Öğrenilecek konu, anlamlı, somut ve kısa olursa daha kolay öğrenme olur. Soyut, uzun ve anlamsız konular ise daha zor öğrenebilir. 

2. Öğrenme Yöntemleri ile İlgili Faktörler 

a) Aralıklı veya Toplu Öğrenme: Öğrenmeyi zamana yayarak kısa çalışma süreleri ile öğrenmeyi yapmak aralıklı öğrenmedir.

 Örneğin; 50 dakika ders çalışıp 10 dakika dinlenerek yapılan çalışma aralıklı öğrenmedir. Çalışma süresince hiç ara vermeden dinlenmeden yapılan çalışma ise toplu öğrenmedir. Uzun süreli ve kalıcı bir öğrenme için aralıklı öğrenme daha etkilidir. Toplu çalışma kısa vadede daha avantajlıdır.

 b) Bütün Hâlinde veya Parçalara Bölerek Öğrenme: Öğrenilen konunun tümünün bütün olarak öğrenilmesine bütün öğrenme denir. Öğrenilen konuyu bölümlere ayırarak her bölümü tek tek öğrenmeye de parçalara bölerek öğrenme denir. Öğrenilecek konu zor, uzun, anlamsız ve soyut ise parçalara bölerek öğrenme; öğrenilecek konu kolay, kısa, anlamlı ise bütün hâlinde öğrenme daha avantajlıdır.

 c) Sonucun Bilinmesi (Geri Bildirim, Dönüt Verme): Öğrenmeyi yapan kişi, konuyu ne derece öğrendiğini bilirse öğrenmesinin derecesi artar. Sonuçların bildirilmesi, hataların görülüp düzeltilmesi imkânı verdiğinden öğrenmeyi olumlu etkilemektedir. 

ç) Yürütücü Biliş: Bireyin, kendi zihinsel becerilerinin farkında olup bu becerilerine uygun öğrenme yöntemlerini seçebilmesidir. Örneğin; görsel hafızasının daha iyi olduğunu bilen öğrenci, kavram haritalarını ve görsel materyalleri kullanarak öğrenmenin kendisi için iyi bir yol olduğunu bilir. Bu öğrenmenin sonucunda hedefine ulaşıp ulaşmadığını analiz eder, gerekirse yeni stratejiler belirler.

 d) Duyuşsal Strateji: Öğrencilerin kendilerine uygun öğrenme stratejileri belirlemeleri tek başına yeterli değildir. Öğrenmede güdüsel ve duygusal etmenlerden kaynaklanan engeller de vardır. İşte bu engelleri kaldırmak için kullanılan yöntemlere duyuşsal stratejiler denir. En çok karşılaşılan sorunlar dikkatin başka yöne kayması, güdülenme eksikliği, kaygı ve öz güven eksikliğidir.

ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

 Sosyokültürel öğrenme kuramına göre öğrenme tek başına gerçekleşen bir süreç değildir. Dikkat, algı, bellek gibi bilişsel süreçler uygun sosyokültürel ortamda gelişir. Dil gelişimi, yetişkin desteğiyle ve akranlarla iletişim öğrenmeyi etkiler. 

Öğrenilmiş Çaresizlik: Olumsuz bir durumu ortadan kaldırmak için çaba sarf eden birey, başarıya ulaşamazsa mücadeleyi bırakır. Davranışlarıyla olumsuz sonucu değiştiremeyeceğine inanır. Bir süre sonra olumsuz durumu ortadan kaldırabileceği durumlarda da artık gereken çabayı göstermez. Sorunu çözmeye yönelik inancını kaybeder. Buna öğrenilmiş çaresizlik denir. Balık tutma çabaları başarısızlıkla sonuçlanan bir kişinin balık tutmaya çalışmaktan vazgeçmesi öğrenilmiş çaresizliğe örnektir. Bireyin başarıya dair olumlu inançlara sahip olması öğrenme için önemlidir. Başarıya olan inanç, beraberinde başarılı olmak için çaba sarf etmeyi ve yeni şeyler öğrenmeyi getirir. 

“Öğrenilmiş çaresizlik” teorisiyle meşhur olan Martin Seligman aynı zamanda “öğrenilmiş iyimserlik” kuramının da yaratıcısıdır. Seligman öğrenilmiş çaresizliğin pençesine düşmüş insanların başarısızlığı kalıcı gördüklerini, ne yaparlarsa yapsınlar sonucu değiştiremeyeceklerine inandıklarını ve bu durumun da onların dirençlerini kırdığını söyler. Bunun tersine “Öğrenilmiş iyimserlik” ise bir işi başarmanın mutlaka bir yolunun olduğuna inanmak, yaşanan başarısızlığı geçici bir durum olarak görmek ve sorunlara çözüm geliştirmek için hamle üzerine hamle yapmak üzerine kurulu bir zihin durumudur.

Kendini gerçekleştiren kehanet; olaylara, durumlara, kişilere ve ilişkilere dair olumlu ya da olumsuz beklentilerin olacakları şekillendirmesidir. Örneğin; okulda düzenlenen şiir dinletisinde ezberlediği şiirin sözlerini unutmaktan korkan bir öğrenci, şiirin sözlerini gerçekten de unutabilir.

BELLEK VE BELLEK TÜRLERİ 

Bellek: Geçmiş yaşantıları akılda tutabilme gücüdür. İnsanların belleği olmasaydı deneyimlerinden öğrendikleri davranış ve bilgileri saklayamaz, her seferinde yeni baştan öğrenmek zorunda kalırlardı. Bilgiyi saklama gücü olan belleğin hiyerarşik bir yapısı vardır. Bu yapıda; duyumsal bellek, kısa süreli bellek, çalışma belleği ve uzun süreli bellek sıralaması yer alır. 

a) Duyumsal Bellek: Belleğin başlangıç aşamasını oluşturur. Çevredeki uyarıcılar, uyarıcının özelliğine göre, beş duyu organımızdan biri tarafından alınarak uyarıcının izi yaklaşık 0.1 ile 2 saniye duyusal belleğe kayıt olur.

Kısa Süreli Bellek: Öğrenilen yeni bilginin uzun süreli belleğe geçirilmeden önce tutulduğu bellek. 20-25 saniye kapasitesi vardır. Buradaki bilgiler uzun süreli belleğe aktarılmazsa tamamen silinir.  Tekrarlama ve gruplama ile bilgiler uzun süreli belleğe aktarılır. Bu bellekte bilgiler bir taraftan depolanır, diğer taraftan da bilgiler üzerinde işlemler yapılır. Bu nedenle bu belleğe çalışan bellek de denir. Uzun Süreli Bellek: Bilgilerin zihinde saklanıldığı yerdir. Bilgiler Birkaç dakikadan bir ömür boyu süresine kadar saklanabilir. Uzun süreli bellekte tamamen unutma ya da silinme yoktur. 

Uzun süreli bellek 3’e ayrılır:

 İşlemsel Bellek: Bir işlemin nasıl yapıldığıyla ilgili bilgilerin bulunduğu bellektir. Tekrar ederek yaparak kazanılır. Bisiklete binmek, on parmak klavye kullanmak, dans etmek gibi psikomotor beceriler bu bellek içindedir. Bu bellek, bilinçli olarak geri çağrılamayan ancak ihtiyaç hâlinde otomatik olarak ortaya çıkan bilgileri kapsar.

 Anısal Bellek: Belirli yer ve zamandaki anılara ilişkin bilgileri içeren bellektir. Mesela; 1 yıl önce gittiğiniz Trabzonspor-Fenerbahçe maçına arkadaşınızın gelememiş olduğu anısı.

 Anlamsal Bellek: Anlamların, kavramların belleğidir. Mesela Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş tarihi, Karadeniz bölgesinde mevsimin nasıl olduğu bilgisi.

 Belleğin İşlevleri: 

 

     Kodlama                                 Depolama                                   Geri Çağırma                                                                                      (Belleğe yerleştirme)             (Belleğe saklama)                          (Hatırlama) 

Kodlama: Depolanacak bilginin belleğe yerleştirilmesi sürecidir. Algılanan bilgilerin belleğe kaydedilip işlenir hâle getirilmesine kodlama denir. Kodlama çoğu kez otomatik yapılır. Kısa süreli belleğe bilgiler, imgesel veya sözel olarak; uzun süreli belleğe ise imgesel veya anlamsal olarak kodlanır. Örneğin; görülen nesnelerin adı, otomatik olarak aktif hâle gelir.

 Depolama: Algılanan bilgilerin kısa süreli bellekten geçerek uzun süreli belleğe kaydedilmesidir. Elektriksel biçimde gelen uyarıcılar, kimyasal değişime uğrayarak depolanır. Uzun süreli bellek bu şekilde oluşur. 

Geri çağırma (Hatırlama): Bellekte depolanan bilgilerin istenildiği zaman geri çağrılması işlemidir. Bazen istesek de bilgileri geri çağıramayız. Bunun için bazı özel teknikler (hipnoz ve serbest çağrışım) kullanılması gerekebilmektedir. Bu geri çağırma işlemi çeşitli ipuçlarından (benzerlik, zıtlık, ardışıklık, zamanda ve mekânda yakınlık) yararlanılarak gerçekleştirilir.

III. UNUTMA 

Unutma, önceden öğrenilen bilgilerin bellekte saklanamaması yani silinmesi durumuna denir. Unutmanın Nedenleri 

a) Bilgilerin Kullanılmaması: Kullanılmayan veya tekrar edilmeyen bilgiler zaman içinde unutulurlar.

 b) Aradan Geçen Zaman: Unutma başlangıçta çok hızlı iken giderek yavaşlayan bir süreç izler.

 c) Bastırma Yüzünden Silinme: Benliği rahatsız eden şeyler bilinçaltına itilerek unutulur (Bu ayrıca savunma mekanizmasıdır). Mesela, bir kişinin gitmek istemediği bir randevunun saatini unutması. 

ç) Organik Etkenler Nedeniyle Unutma: Yaşlanma tüm organizmanın, beyin ve sinir sisteminin yıpranmasına neden olur. Bu durum, unutma sonucunu doğurur. Bellek; yaşlılık, sigara, alkol ve kimi ilâçların etkisiyle güçsüzleşir. 

d)Ket Vurma: Öğrenilen bilgilerin birbirini etkileyerek unutturmasıdır (bozucu etki yapmasıdır). 

 Geriye Ket Vurma: Yeni öğrenilen bilgilerin eskilerini unutturmasıdır. 

 İleriye Ket Vurma: Eski bilgilerin yeni bilgileri unutturması veya hatırlamasını güçleştirmesidir. 

Uyarı: Ket vurma ile transfer farklı durumlardır. Transfer öğrenme öncesi, ket vurma öğrenme sonrası gerçekleşir. Transferin öğrenmeye, ket vurmanın ise hatırlamaya etkisi vardır.