RUH SAĞLIĞININ TEMELLERİ
KİŞİLİK
Bireyin iç ve dış çevresi ile kurduğu, kendine özgü, sürekli, tutarlı ve yapılanmış ilişkiler bütünüdür.
Kişiliğin iki yönü vardır. Bunlar:
Mizaç(huy): Genetik olarak aktarılan doğuştan gelen kişiliğin değişmeyen bölümü.
Kişiliğin çok zor değişen bir kısmıdır. Zor değişimi ifade eden atasözlerimiz mevcuttur.
Örnekler: can çıkar huy çıkmaz, huylu huyundan vazgeçmez, huy canın altındadır…
Karakter: Kişiliğin toplum tarafından kazandırılan yönüdür. Toplumun değer yargılarına göre şekillenir ve değişir.
KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ:
Dışa Dönüklük: Konuşkan ve girişken
Uyuşabilme: İşbirliğine AÇIK, SAKİN
Sorumluluk: Sebatlı ve sorumlu
Duygusal Dengelilik: Rahat ve sakin
Kültür: Sanata duyarlı ve hayal gücü yüksek.
Kişiliği Açıklayan Kuramlar:
1.Temel Eğilim Kuramı: bu kuram, bireyin doğuştan getirdiği fiziksel yapısı ile kişiliği arasında ilişki olduğunu savunur.
Bu kuram bedensel yapının kişiliği etkilediğini ileri sürer.
Örnek: Kısa boylu şişman kişilerin depresyona yatkın olduğunu söylerler. Bu kuramı temel alan bazı bilim adamları beden yapılarına göre kişilik tipleri belirlemişlerdir.
Bunlar:
-Endomorfi: Şişman, kısa bedene sahip, rahatı zevki yemeği ve sosyal ilişkileri seven insan tipi
-Mezomorfi: Yapılı, kasları gelişmiş bedene sahip olan hareketli, atılgan dışadönük insan tipi.
-Ektomorfi : Narin, ince uzun beden yapısına sahip, duygusal içedönük sakin insan tipi.
Kretschmer’ İn Yaptığı Ayrıma Göre:
-Piknik tip: Geniş gövdeli, kısa kol ve bacaklı, şişmanlama eğilimindeki kişiler. Manik-depresif psikoza yatkın.
-Astenik tip: İnce uzun gövde, uzun kol ve bacaklar, kilo almama eğilimli. Şizofreniye yatkın.
-Atletik tip: Geniş omuzlu, dar kalçalı olanlar. Ruh hastalıkları daha az görülür.
-Displastik tip: Üstteki üç tipin hiçbirine benzemeyen, karışık beden özellikleri gösterenler.
2.Psikodinamik Kuram: Kuramın kurucusu Sigmund Freud’dur. Bu kurama göre kişilik üç kısımdan oluşur, bu kısımların birbirleri arasındaki ilişki kişiliği oluşturur. Bu kısımlar:
İd (alt benlik): İlkel dürtü ve isteklerin bulunduğu kısımdır. Bu bölümde insanın yaşaması için gerekli biyolojik ihtiyaçlar ön plandadır. Bencillik, zevk, haz esasına göre çalışır.
Ego(benlik): Kişiliğin dengeleyici yanıdır. Kişiliğin yönetici kısmıdır. İd ile süper ego arasında dengeyi sağlayan, kişiliğin akılcı, mantıklı, gerçekçi olan kısmıdır.
Süper ego: Kişiliğin ahlaklı olana yönelen kısmıdır. İd’den gelen isteklerin toplumsal değerlere uygunluğunu denetler.
Bu kurama göre kişiliğin oluşmasını sağlayan bu kısımların kendi aralarındaki ilişki ve baskınlığıdır.
Örneğin. Süper egosu baskın olan kişi içe kapanık veya yardımsever olurken, id’i baskın olan kişi bencil, kötü ve zevke düşkün olur.
3.Psikososyal Kuram: Kuramın temsilcisi Erik Erikson’dur. Bireyin belli davranışları, belli dönemlerde kazanabilmesine kritik dönem denir. Kişi her gelişim döneminde farklı bir çatışma ile karşılaşır. Bireyin herhangi bir dönemdeki gelişim görevlerini yapabilmesi için o dönemde karşılaştığı çatışmaların üstesinden gelmesi gerekir.
1. Aşama: Temel Güven – Güvensizlik (0-1 yaş)
Yaşamının ilk yılında bebeğin ihtiyaçlarının yani bakımı ile sevgi ihtiyacının sürekli ve tutarlı bir biçimde doyurulması gerekmektedir ki çocuk “dış dünya güvenilir” duygusunu geliştirebilsin. Temel güven duygusunu geliştiremeyen çocuk kendi dışındaki insanların güvenilmez olduğuna inanır ve dış dünyayı düşmanca bulur.
2. Aşama Özerklik – Kuşku/Utanç (1-3)
Bu aşamada çocuk yürümeye, konuşmaya başlar. Anneye bağımlılığı azalan çocuk kendini keşfeder ve yapabileceklerini anlamaya yönelik özerk/ bağımsız davranışlar geliştirir. Bu bağımsız davranabilme çocukta yeterlilik duygusu, kendi duygu/ düşünce ve davranışlarının doğruluğuna inanma gibi olumlu sonuçlar doğurur. Çocuğun özerk davranışları engellenirse çocuk kendinden kuşku ve utanç duyar, kendini yetersiz hisseder.
3. Aşama: Girişimcilik – Suçluluk (3-6)
Çocuğun psikomotor ve dil gelişimi onun fiziksel ve sosyal çevresini daha fazla araştırmasına, bu da girişken olmasına olanak tanımaktadır. Bu dönemde çocuğun merakı artar, sorular sorar ve çevresini araştırır. Girişimleri engellenen, eleştirilen ve cezalandırılan çocuk yanlış bir şey yaptığına inanarak suçluluk duygusu edinir.
4. Aşama: Çalışkanlık – Aşağılık Duygusu (6-12)
Çocuğun okula başladığı bu dönemde sosyal dünyasında önemli bir değişim meydana gelir. Ebeveynlerin çocuk üzerindeki etkisi azalırken öğretmenin ve arkadaşların etkisi artar. Bu aşamada “bir işi planlama, işbirliği yapma, öğrenme ve işi başarma” özel bir öneme sahiptir. Çünkü başarma beraberinde “çalışkanlığı” getirir. Çalışkanlık duygusu, çocuğun kendine ve yeteneklerine karşı olumlu bir tutum geliştirmesine, gelecekteki başarılarının temelini oluşturan akademik özgüvenin gelişmesini sağlar. Başarısı desteklenmeyen, diğer çocuklarla kıyaslanan çocuklar; kendini yetersiz, beceriksiz, değersiz, işe yaramaz ve aptal biri olarak algılar ve aşağılık duygusu edinir.
5. Aşama: Kimlik Kazanma – Rol Karmaşası (12-20)
Kimlik karmaşası içinde gelecek ile ilgili kararlar oluşturmada ebeveynlerden çok akranların etkisi vardır. Ancak ebeveyn ve öğretmenler ergenin olası toplumsal rollerini araştırmasına fırsat vermeli, başarılı rol modelleri göstermelidir. Aksi takdirde birey gelecekte ne yapmak istediğine karar veremeyen, olgunlaşmamış bir yetişkin olabilir.
6.Aşama: Yakınlık – Yabancılaşma/Yalıtılmışlık
Bireyin yaşamında sevgi ilişkisi ön plandadır. Bu dönemdeki kriz başarılı bir şekilde atlatılırsa birey güvenli bir şekilde sevgiyi verme ve alma gücüne sahip olacaktır. Aksi takdirde birey başkalarıyla anlamlı ilişkiler kurma konusunda başarısız olacaktır.
7.Aşama: Üretkenlik – Verimsizlik/Durgunluk
Önceki aşamaları başarılı olarak atlatmış olan birey bu aşamada üretken, verimli ve yaratıcıdır. Kimliğini kazanmış olan birey evlilik, meslek edinme ve mesleğini sürdürme görevlerini başarıyla tamamlamışsa kendini iyi hisseder. Bunları yapamayan birey işe yaramama duygusuna kapılarak durgunluk dönemine girebilir. Çevrelerine karşı kayıtsız tavırlar geliştirebilir.
8. Aşama: Benlik Bütünlüğü – Umutsuzluk
Yaşlılık döneminde kimliğine uygun yaşama biçimi bulabilen bireyler ego/benlik bütünlüğü duygusuna sahip olurlar. Geçmişleriyle ilgili değerlendirmelerde bulunup geçmiş yaşamları hakkında olumlu duygulara sahip olurlar. Eğer birey geçmişi değerlendirdiğinde zamanının boşa geçirmiş olduğuna, yaşamının başarısızlıklarla dolu olduğuna inanırsa değişiklik yapmak için çok geç olduğunu düşünür ve umutsuzluğa kapılır.
4. Öğrenme Kuramı: Bu kurama göre kişilik yaşanmış tecrübeler sonucunda oluşur. Davranışçı Kuram’ın etkisiyle şekillenmiştir. Bu kuram toplumsal değerlerin davranışları ve kişiliği oluşturduğunu söylemektedir. Toplumca onaylanan davranışlar tekrarlanır ve kişilik hâline gelir. Skinner’e göre kişilik koşullanma yolu ile oluşur.
5. Hümanistik ve Varoluşçu Kuram: Bu kurama göre kişiliği oluşturan bireyin kendisidir. Bireyin benlik bilinci kişiliği oluşturan etkendir. Benlik bilincinin oluşması için koşulsuz bir sevgi gerekmektedir. Koşulsuz sevgi gören bireyin benlik bilinci gelişir ve birey kendi kişiliğini oluşturmuş olur.
Kişiliğin Ölçülmesi:
Kişilik karmaşık yapılardan ev faktörlerden oluştuğundan dolayı çözümlenememiştir. Kişiliği tam ölçen bir test henüz geliştirilememiştir. Geçerliliği ve güvenirliliği tartışmasız olan bir test yoktur ama veri elde etme bakımından kullanılabilir testler vardır.
Bunlar:
1.Görüşme: Bireyin kişiliğini tanımaya yönelik karşılıklı konuşma içeren yöntemdir.
2.Gözlem: Davranışları ve olayları belirli bir amaç ve düzenle inceleme yöntemidir.
3.Derecelendirme Ölçekleri: Bireyde hangi özelliğin ne oranda olduğunu belirlemeye yönelik yöntemdir. Herhangi bir özelliğin “çok iyi-iyi-vasat-kötü-çok kötü” gibi ölçeklere göre değerlendirilmesidir.
4.Yazılı Testler: Bireylerin kişilik özelliklerinin yazılı sorulara verilen cevaplara göre değerlendirilip belirlenmeye çalışıldığı yöntemdir.
5.Otobiyografi: Bireyin öz yaşam öyküsünün kendisi tarafından yazılı olarak anlatılması tekniğine otobiyografi denir. Otobiyografide birey, geçmiş ve şimdiki yaşantısı ile geleceğe ilişkin planlarını yazılı olarak anlatır.
6.Projektif (yansıtma) Testleri: Bireye anlamsız görünen resimler göstererek ve bu resimlere verilen cevaplar ışığında kişiliği tanımaya çalışan bir yöntemdir. Başlıca iki gruba ayrılır:
Rorschach Testi: mürekkep lekelerinin yorumlatıldığı yöntemdir.
TAT(Tematik Algı Testi): Belli bütünlüğü olan resimlerin gösterilmesinden sonra hastanın hikâyeyi devam ettirmesi yöntemine dayanır.
Beier Cümle Tamamlama Testi: Kişiden, eksik verilen cümleleri tamamlaması istenerek duygu ve düşüncelerini yansıtması beklenir. Bu test grup hâlinde ya da bireysel olarak uygulanır.
RUH SAĞLIĞI VE DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI
Ruh Sağlığı: Duyuş düşünüş ve davranış açısından insanın normal olması anlamına gelir.
Akıl sağlığı, Bireyin kendi kendisiyle, çevresini oluşturan kişilerle ve toplumla barış içinde olması; sürekli denge, düzen ve uyum sağlayabilmek için gerekli çabayı sürdürebilmesidir.
İnsan yaşam boyu kaygı, üzüntü, sıkıntı, korku, öfke, kıskançlık, heyecan duyar ve bu duygularına bağlı olarak davranışlarda bulunur. Ancak bu duygulardan biri uzun süre devam ederse ya da çok şiddetli olursa, akıl sağlığı bozulur.
Akıl sağlığını bozan faktörler şunlardır:
1.Engellenme
Elde etmek istediğimiz bir nesneye, ulaşmak istediğimiz belirli bir amaca varmamız engellendiğinde ya da bir gereksinmemizin giderilmesi önlendiğinde, duyduğumuz olumsuz duyguya engellenme denir.
Engelleri üç bölüme ayırabiliriz:
*Fiziksel (nesnel) engeller: Bireyin amacına ulaşmasını engelleyen yağmur, kar, uzaklık, yangın gibi fiziksel nesne ve olaylara fiziksel (nesnel) engeller denir.
*Sosyal ve yasal engeller: Bireyin amacına ulaşmasını engelleyen toplumsal değerler ve kanunlara sosyal ve yasal engeller denir.
*Kişiden kaynaklanan engeller: Bu engelleme türünde bireyde engellenmişlik duygusu yaratan neden, yine bireyin gerçekçi olmayan beklentilerinden doğar.
Örneğin: Kısa boylu olduğu hâlde basketbolcu olmak isteyen genç, amacına ulaşamayınca kendini engellenme duygusuna kaptırır.
2.Hayal Kırıklığı
Engellenmişlik duygusunun çok şiddetli bir şekilde yaşanmasıdır. İnsanın beklentisinin gerçekleşmemesi durumuna denir.
3.Çatışma
Aynı anda ulaşılması imkânsız iki güdüden bir tanesini seçememenin verdiği kararsızlık hâlidir. Çatışma üç şekilde görülür:
*Yaklaşma-Yaklaşma Çatışması: Aynı anda, istenen iki güdüden bir tanesini seçememenin verdiği kararsızlık hâlidir.
Örneğin: Gitmek ve izlemek istediği iki filmin aynı saatte seanslarının olması
*Kaçınma-Kaçınma Çatışması: Aynı anda iki istenmeyen durumdan bir tanesini seçmek zorunda kalan kişinin yaşadığı kararsızlık hâlidir.
Örneğin: Denize düşmek ve yılana sarılmak
*Yaklaşma-Kaçınma Çatışması: Bireyin ulaşmaya çalıştığı amacın hem istenilen hem de istenilmeyen yönlerinin aynı anda bulunmasından ortaya çıkan kararsızlık hâlidir.
Örneğin: Gülü sevmek ancak dikenine katlanamamak